BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47
YAZARLAR

Okumak

Memurhaber.com yazarı Ekrem Aytar soruyor: Acaba sorun okumayan gençlerde değil de biz büyüklerde mi? Gençlere örnek olamadık, onlara okuma kültürünü veremedik mi?

Dün akşam televizyonda MEB tarafından hazırlanmış, okumanın erdemini anlatan kısa bir kamu spotu filmi izledim. Güzel, okumanın faziletini anlatan kısa bir filmdi. Bu film bana kendi okuma serüvenimi hatırlattı.

Mahallemizdeki tüm çocuklar gibi ben de İstiklâl İlkokulu’na devam ettim. O yıllarda okula gidip kaydolmak gerekiyordu. Ben de bir büyüğümle birlikte ilkokula kaydolmak için gitmiştim. Okul müdürü ufak tefek vücuduma bakıp, ilkokula başlamak için fiziksel gelişimimin uygun olmadığına kanaat getirmek üzereydi. Bunu bir de sınavla desteklemek ihtiyacı hissetmiş olmalı ki; bana masanın üzerinde duran kağıdın rengini sordu. Önce “Beyaz” devamında da “Ak” diye cevapladım. Arkasından ayakkabısının rengini sordu; önce “Siyah” yine ardından da “Kara” diye cevapladım. Cevaplarım okul müdürünün hoşuna gitmiş olmalı ki; ilkokula kaydımız gerçekleşti.

Okul hayatımda ne evde ne de okulda bizleri sürekli okuyun, çalışın diye sıkıştıran büyüklerimizin olduğunu hiç hatırlamıyorum. Fakat arkadaşlarla okuldan çıkıp kuşlar gibi uçarak mahallemize gittiğimizi dün gibi hatırlıyorum. Eve girmeden kapı komşumuz arkadaşımın evlerinin merdiveninde bir çırpıda öğretmenimizin verdiği ödevleri aşkla şevkle yaptığımızı da çok iyi hatırlıyorum. Ardından evde hızlıca yemeğimizi yiyip, özgürce mahallenin sokaklarında akşam ezanlarına kadar koştururduk.

Hani bisiklete binmeyi öğrenen kişi bir daha unutmazmış; biz de okuma-yazmayı bisiklete binmeyi öğrenmek kadar doğal bir şekilde öğrendik. Ve dahi o gün bu gündür okuyor ve yazıyoruz.

İlkokuldan ilk hatırladığım kitaplar Kemalettin Tuğcu kitapları. İstanbul’da yaşanan hayatlar; yoksulluk, merhamet, kimsesizlik, arkadaşlık, zenginlik, fakirlik… gibi duyguları gözlerimiz yaşararak okuduğumuz bu romanlardan öğrendik. Bakmayın şimdiki zamanlarda ve edebiyat dünyasında bir çok kişi Kemalettin Tuğcu’nun romanlarına dudak bükerek de baksa, birkaç dönem biz ve bizim gibiler okuma zevkine bu kitaplarla adım attık.

Ortaokula başladığımızda bambaşka bir dünyaya yelken açmıştık sanki. Okuma kültürümüzde gelişmeye başlamıştı. Unutmadan bir de o yıllarda şirin ilçemizin merkezindeki Halk Kütüphanesi’ni keşfetmiştim. Bu keşif benim için Amerika’nın keşfinden daha önemliydi desem yanılmış olmam herhalde. Burada uzun saatler kalarak sessizce okuduğumuz kitaplarla; Jules Verne ile fırtınalı denizlere, dünyanın merkezine, aya seyahatlere çıkmıştık. Peyami Safa’nın dedektiflik öyküleri olan Cingöz Recai ile de bu kütüphanede tanışmıştım.

Bu arada büyüklerimiz bize “Okuyun” değil, “Okumayın” diye telkinlerde bulunuyordu. Okumayın dediği yayınlar bizlerin zevkle, satır satır okuduğumuz çizgi romanlardı. Tommiks-Teksas diye genel adlandırılan bu çizgi romanları takip eden, biriktiren arkadaşlarım vardı. Bunlar ilçede sayılı kişilerdi. Ben de kısa sürede bu gruba dahil olmuş; kitap değiştirmek için bu kişilerle tanışmış ve gide gele arkadaş olmuştum. Hatta hiç unutmuyorum şimdilerde mühendis olan bu arkadaşlardan birine Çiko diye bir isim bile takılmıştı. Unutmadan bu çizgi roman sever arkadaşların hemen hepsi şu an üniversite mezunu, iyi birer meslek sahibi kişilerdir.

Kısa çizgi roman döneminin devamında dergilerle de hem al olmuştuk. Tercüman Çocuk, Milliyet Çocuk, Türkiye Çocuk… Kesintisiz takip ettiğimiz haftalık çocuk dergileri idi. Bu dergilerle çok farklı dünyalara açılır; dergilerdeki resimleri izmeye çalışır, yazdığımız şiir ve öyküleri bu dergilere yollardık.

Orta son sınıfta Ahmet Kabaklı’nın Türk Edebiyatı dergisi ile tanıştım. Uzun süre bu dergiye abone oldum. Uzun yıllar da bayiden takip etmeye devam ettim.

Lise yıllarımda Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cengiz Dağcı… yeni tanıştığım yazarlardı. Bu yazarlarla da çok farklı dünyaların kapıları bizlere sonuna kadar açılmıştı.

Bu arada bir dönem ülkemizde en çok satan haftalık mizah dergisi Gırgır ve muadillerini de takip etmeyi ihmal etmedik. Haftalık çizgi romanları ise kendim almasam da mahallede takip eden arkadaşlarımdan alıp zaman zaman okurduk.

Kızların okuduğu resimli aşk romanları ve pembe diziler de bir dönem meşhurdu. Onlardan zevk almasam da bulduğumda göz atamadan geçemezdim.

Bu gün hemen her yerde okumadığımızdan, istatistiklerden dem vuruluyor. Bizim kuşak bence fena bir okur kitlesi değildi. Hâlâ da iyi bir okur kitlesidir. Acaba sorun okumayan gençlerde değil de biz büyüklerde mi? Gençlere örnek olamadık, onlara okuma kültürünü veremedik mi?

Hiçbir zaman geç kalmış sayılmayız. Okumak zorla sevdirilecek bir eylem değil. Fakat bir kere de kazanıldı mı; bisiklete binmeyi örenip bir daha unutulmayacak gibi bir eylem. Kalın sağlıcakla. (28.12.2015)

                                                   

Yorumlar