BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
YAZARLAR

Müzeler hayatımızın ve eğitimin neresinde?

Müzeler ülkemizde gereken ilgiyi görüyor mu? Eğitimci Ekrem Aytar, Kültür ve ültür ve Turizm Bakanlığı'na müzelere olan alakayı arttıracak tavsiyelerde bulundu ve çarpıcı bir proje önerdi...

İlkokula gitmeyen bir çocuğa göre, ilkokula giden kardeşleri çok büyüktür. İnsanoğlu küçük yaşlarda bir an önce büyümeyi ister. Büyüyüp kocaman insan olacaktır. Gençlik çağlarında ise ellili yaşlardaki insanları çok yaşlı olarak görür.

Tabi yaş ile ilgili kavramlar, insanın yaşı ilerledikçe değişmeye başlar. Seksenli yaşlarını yaşayanları “Ne kadar uzun süreli yaşamış.” manasına hayretle karşılarız. Doksanlı yaşlarını sürenler ise nadir kişilerdir. Hele hele yüzlüklere ender rastlanır. Bu kişileri çok uzun yaşamaları nedeniyle takdirle anarız.

Üzerinde yaşadığımız dünyanın yaşını sorduğumuzda insanoğlu genel olarak Miladi Takvimi şöyle bir gözlerinin önüne getirir. Ocak ayında olduğumuz yeni yıl 2016 senesidir. 2016 yıl insan yaşına göre, ulaşılması imkânsız yıllardır.

"YAŞLI DÜNYA..."

Birazcık araştırdığımızda ise Dünya’nın zannettiğimizden çok daha yaşlı olduğu sonucuna ulaşırız. Ben bilim insanı değilim; fakat bilim insanların yaptığı araştırmalara ve benim internetten kısa bir dolaşım sonucuma göre Dünya’mız 4,5 milyar yıl yaşlarında imiş. Ben sadece bulduğum sonuçları size aktarıyorum.

300 BİN YILDIR YAŞAYAN İNSANOĞLU...

Peki insanoğlu ne kadardır bu yaşlı dünya üzerinde hayat sürüyor, dediğimizde de karşımıza 300 bin yıllık bir zaman dilimi çıkıyor.
Bütün bu araştırma sonuçlarına göre dünyamız bir hayli yaşlı. İnsanların bu dünya üzerindeki hayat mücadelesi de dünyanın yaşına göre bir hayli yeni. İnsanoğlu bu dünya üzerindeki serüvenini, oluşturduğu müzeler sayesinde bir nebze de olsa öğrenmeye çalışıyor.

Müze kelimesi Türk dil kurumu’nun Türkçe Sözlüğünde; “Sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek için sergilendiği yer veya yapı.” olarak tanımlanmaktadır.
İnsanoğlunun bu dünya üzerindeki mücadelesi müzeler aracılığı ile bizlere somut olarak sunulmaya çalışılmaktadır.

MÜZELERİN HAYATIMIZA ETKİSİ

Müzede sergilenen bir obje, bizleri tarihin derinliklerindeki o eski yıllara götürmektedir. Eskinin bilimi ile ilgilenen arkeologlar, kazılarda bulunan bir amphoradan o zamanki yaşam şekillerine ait çok farklı sonuçlara ulaşabilmektedirler.

İnsanoğlu dinlenme, eğlenme, görme, tanıma vb. amaçlarla geziye çıktığında ziyaret ettiği yeni yerleşim biriminde ilk ziyaret yeri olarak genellikle müzeleri seçer. Böylelikle merağını, o bölgede geçmişte yaşamış insanların yaşam biçimlerini öğrenme, beklide en azından farkında olma özelliğini kazanır.

Bize vatan olan, üzerinde yaşadığımız topraklar; tarihin değişik dönemlerinde çok farklı milletlerin medeniyetler kurduğu bir coğrafyada yer almaktadır. Bu nedenle güzel ülkemiz adeta bir açık hava müzesi mahiyetindedir. Ülkemizin hangi şehrine giderseniz gidin; dünyanın bir çok yerinde göremeyeceğiniz zenginlikte tarihi eserlere ulaşmanız mümkündür.

ÜLKEMİZ NEDEN BU MEDENİYETLER MOZAİĞİNDEN Bİ HABER?

İşte tam bu noktada aklımıza bazı sorular gelip takılmaktadır? Ülkemiz insanı bu tarih zenginliğinin içerisinde; bu medeniyetler mozaiğinden neden bî haberdir?

Belki de bu vurdumduymazlıkta en büyük sorumluluk yine her zaman olduğu gibi, eğitim sistemine yüklenecektir. Eğitim sistemimiz medeniyetlerin çeşitliliğini ve zenginliğini insanımıza aktaramamaktadır denilecektir. Öğrencilerimiz çok yavan ve karmaşık müfredatları ezberlemekle ve papağan gibi tekrar etmekle yetinmektedir denilecektir. Halbuki, derslerin en azından belli bir bölümü hemen her yerleşim yerimizde bulunan müzelerde; kütüphanelerde; sergi saraylarında… işlense öğrencilerimiz bu zenginliklerimizin farkında olacaklardır. Fakat maalesef bu gün insanımızın bir çoğu müzeleri sadece yabancı turistlerin ziyaret ettiği yerler olarak algılamaktadır. Halbuki bu algı işte okullarımızda yapılacak uygulamalı derslerle, öğrenci veli ziyaretleri ile değiştirilebilecek bir davranıştır.

Kültür Bakanlığı’nın sitesine girdiğimizde kütüphaneler, müzeler… teorik olarak sergilerin, konferansların, etkinliklerin yapıldığı etkin kurumlar olarak görülmektedir. Fakat uygulamada maalesef böyle bir işleve ulaşıldığını söylemek mümkün değildir.

MEB’in Okullar Hayat Olsun projesi gibi, Kültür ve Turizm Bakanlığı da Müzeler Hayat Olsun projesi yapsa acaba faydası olur mu? Kalın sağlıcakla. (11.1.2016)

www.facebook.com/ekrem.aytar.9


Bu yazının tüm hakları Memurhaber.com'e aittir. "www." biçiminde aktif bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için yasal takip yapılacaktır.

Yorumlar