BIST 10.644
DOLAR 32,23
EURO 35,07
ALTIN 2.506,02
YAZARLAR

Memurların bayramı

Ülkemizde “Kurban Bayramı” ve “Ramazan Bayramı” olmak üzere başlıca iki dinî bayram kutlanmaktadır. Yine 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı ile 30 Ağustos Zafer Bayramı o

Bu gün Ramazan Bayramı’nın ikinci günü. Memuru işçisi, küçük esnafı taciri tüm okurlarımızın Ramazan Bayramı’nı tebrik ederek yazımıza başlayalım. Ramazan Bayram namazını doyduğumuz yer olan İstanbul’un dışında doğduğumuz yer Çan’da kıldık. Bayram Namazı sonrası Fatih Camii içerisinde gelenek olduğu üzere halka yapıldı ve tüm mahalle halkı ; yaşlısı genci teker teker bayramlaştı. Bayramlaşma Kamil Hoca’nın yaptığı dua ile son buldu. Kamil Hoca’nın küslerin barışması, İslam dünyasındaki karmaşanın son bulması ile ilgili dualarına can-ı gönülden “Amin” dedik.

Ülkemizde “Kurban Bayramı” ve “Ramazan Bayramı” olmak üzere başlıca iki dinî bayram kutlanmaktadır. Yine 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı ile 30 Ağustos Zafer Bayramı olmak üzere 4 milli bayram kutlanmaktadır. Bu bayram günlerinin tamamı resmî tatil günleridir.

Dinî bayramlardan Ramazan Bayramı 3,5 gün ve Kurban Bayramı 4,5 gün tatildir. Bu tatil günleri hafta içi günlere denk geldiği yıllarda tatil günleri 9 güne kadar çıkmaktadır. Bu uzun tatil günlerinde de memurlar çalıştıkları yerlerden doğdukları, ana-babalarının yaşadığı memleketlerine gitmektedirler. Bayramın ilk günü şöyle bit twit beni bir hayli gülümsetti. “İstanbul’da trafik sorunu diye bir olay kalmadı. Yerli gurbetçilere binlerce kez teşekkürler.” Bu teşekküre muhatap olan kişilerden biri olarak memleketimdeki araç plakalarına şöyle bir baktığımda yoğun olarak 34 plakalarla karşılaştım. Sonra 06 plakalar ve memleketin dört bir köşesinden 81, 16, 35, 20, 42.. numaralar ile başlayan plakalar beni selamladı.

Evet bu plakalı otomobil sahipleri genelde memur arkadaşlardı ve doğdukları yerlerden ayrılıp, doydukları yerlerde yaşamaya başlamışlardı. Bayram vesilesi ile ana-baba, eş dost ve tanıdıklarını ziyarete gelmişlerdi. Tatil ve izin kullanma yönünden memurlar, şirketlerde ve sivil iş yerlerinde çalışanlara göre çok daha şanslı idi. Çünkü resmi izin olduğu için izin alma diye bir problemle karşılaşmıyorlardı. Özel şirketler ve sivil iş yerleri ise çalışanlarına uzun süreli izin kullandırmada biraz nekes davranıyordu.

Bayramın birinci günü yakın akrabalardan esnaf (mobilya malzemeleri satıcısı) olan birinin evinde eş dost toplanmış sohbet edip, hasret gideriyorduk. Kapının zili çaldı. Ev sahibi kapıya baktı. Biz bayram ziyaretine gelen bir tanıdıktır, diye düşündük. Fakat gelen bir müşteri  (marangoz) idi. Ev sahibimiz bizden müsaade isteyip çıktı. Az sonra döndüğünde bana dönüp, “Enişte sana gıpta ediyorum. Keşke ben de öğretmen olsaydım. Görüyorsun bayram günü bile müşteriye hizmet etmek zorundayız. ” dedi. Ne desem bilemedim; sadece gülümsemekle yetindim. Bir an gözümün önünden memurların çektiği maddi sıkıntılar ve memurlara göre geliri bir hayli yüksek olan esnaf tanıdığımızın durumu geldi.

Yine üniversite yıllarından ev arkadaşım olan bir esnafı bayram öncesi ziyarete gitmiştim. Arkadaşım okuduğu fakülteyi derece ile bitirmesine rağmen, babasının ısrarları üzerine okuduğu alanda bir iş kolunda değil de babasının beyaz eşya sattığı mağazada çalışmak zorunda kalmıştı. Maddi durumu çok iyiydi. Hal hatır sorup eski günleri yâd ettik. Okuldan, arkadaşlardan konuştuk. Kim nerede, ne yapıyor bildiklerimizi, gördüklerimizi birbirimizle paylaştık. Arkadaşımın gözleri ışıl ışıldı. Sohbet esnasında bir ara, “İstanbul’a bir çık gel de birlikte gezelim.” dedim. Arkadaşımın gözlerindeki ışıltı bir anda kayboldu. “Zor. Burayı bırakıp hiçbir yere gidemiyorum. Mezun olalı 20 yılı geride bıraktık. Daha mekanı 1 gün bırakıp bir yere gidemedim.” dedi. Bana yine sadece tebessüm etmek kaldı.

Bayram gecesi dışarıdan gelenler ve memlekette yaşayan arkadaşlar bir araya gelip, gecenin ilerleyen saatlerine kadar şehir meydanındaki parkta oturduk, konuştuk, hasret giderdik. Memurların çoğunlukta olduğu masada ister istemez mevzu toplu sözleşmeye ve memur maaş zamlarına geldi. Pek dillendirmese de zamlardan memnun olanlar vardı. Fakat memnun olmadığını yüksek sesle dilendirenler; memurların maaşlarının zaman içerisinde eridiğinden; artan milli gelirden kendilerine düşen payı alamadığından dem vuranlar da az değildi.

Her şeye rağmen memurlar bayram tatilini memleketlerinde, tatil beldelerinde geçiriyorlar.

Son söz olarak ne diyelim sevgili okur? Bayramınız mübarek olsun. Her gününüz bayram tadında olsun. (09.08.2013)

Yorumlar