Cemaat polis maaşlarının yüzde 10'unu alıyor!
Bu iddialı sözlerin sahibi eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı! Sabah Gazetesi'nden Sevilay Yükselir, Abdurrrahman Şimşek ve Yahya Bostan'a konuşan Avcı, polis maaşlarından %10 kesinti yapıldığını ve cemaate verildiğini iddia etti.
Sevilay Yükselir, Yahya Bostan ve Abdurrahman Şimşek'e konuşan ve igündemi değerlendiren Hanefi Avcı, polis memurların maaşları ile ilgili gündeme bomba gibi düşecek bir açıklama yaptı...
POLİSLERDEN, BAĞIŞ DİYE YÜZDE 10 KESİNTİ
Hanefi Avcı: "Emniyet personelinde bu yapıya bağlı polislerin maaşlarından her ay yüzde 10 civarında kesinti yapıldığını tahmin ediyorum. Bu paralar bağış adı altında cemaate aktarılıyor."
Bu derin yapıyla mücadelede HSYK yasa değişikliğinin çok kritik bir hamle olduğu söyleniyor...
'POLİS İSTESE KASETLERİ ÇÖZERDİ'
Deniz Baykal ve MHP'lilere yönelik kaset skandallarının arkasında paralel yapının yattığına işaret eden Hanefi Avcı, "Emniyet'in İstihbarat'ın elindeki imkanları bilerek söylüyorum. Eğer isteseydiler kasetlerin kim ya da kimler tarafından yapıldığını çözerlerdi. Polis eğer bir olayı çözmek istemiyorsa o zaman bu işin içindedir ve parmağı vardır" diyor.
Kesinlikle doğru! Klasik bir hukuk düzeni yok orada. Bunu halkın görmesi lazım. Ben bizzat yaşadığım hikayelerden biliyorum. 3 günde işleme konulması gereken evrak 1 ayda işleme konmuyor. Bir hakimin önüne gitmemesi gereken evrak bir şekilde ayarlanarak onun önüne gidiyor. Dosyadaki evrakla onun önündeki evrakın numaraları birbirinden farklı, tutmuyor. Mesela bir davamda hakim Ömer Diken aynı gün hem mahkeme üyesi hem de mahkeme başkanı görünüyordu. Şikayet ettim. Hakim inceledi, "Ben suç görmedim" dedi. Sonra onu (Ali Alçık) Yargıtay üyeliğine terfi ettirdiler. Benim yaptığım başvuru ile başvuru sonucunda verilen ret kararındaki evrak numaraları birbiri ile örtüşmüyor. Bu durum yapılan başvuruların esasına hiç girilmediği ve sonucun önceden belli olduğunu göstermektedir.
'YENİ SPONSORLARA BAKIN'
Bazı işadamlarına bağış için baskı yapıldığı iddiaları da var.
Fethullah Gülen'in internete düşen ses kayıtlarından -ki bende basından takip ettim - iş adamları ile anormal bir ilişki kurduğu anlaşılıyor. Bu ilişkilerin ortaya çıkması için kayda gerek yok aslında. Türkçe olimpiyatlarının sponsorlarına bakmak yeterli. Ben de birkaç kez gittim o organizasyonlara. O zamanlar sadece cemaat gönüllüsü esnaf ve işadamlarından destek alırlardı. Son dönemlerindeki sponsorlar ise Türkiye'nin devler liginde olan patronlar. Daha önceki sponsorlarına bakın, bir de şimdiki sponsorlarına bakın. Baskı yapılıp yapılmadığını anlarsınız.
Özel hayat ve iletişim özgürlüğü de elden gitti!
O çoktan gitmişti zaten. Binlerce insanı dinleyip, izleyip kaydetti bunlar. Evrak biriktirdiler. Ve sonra bunları şantaj malzemesi yaptılar. Baykal ve MHP'lilerin kaset olayı bu işin bariz bir örneğidir.
'BAŞBAKAN'I ALDATTILAR'
7 Şubat olmasaydı Başbakan bu yapının farkına varamaz mıydı?
Orda bir yanılgı var. Herkes Başbakan'ın bu örgütün farkına 7 Şubat'ta vardığını düşünüyor ama değil. Ondan daha önce oldu bu. Oda TV davasında. Zekeriya Öz'ün niyeti sahte delil üreterek Oda TV davasını Malatya'daki Zirve davasıyla birleştirip sansasyon yaratmaktı. 100 klasör evrak hazırlanmıştı. Bu sayede ayrı bir toplama operasyonu yapılacak ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile başka kurumlardan, üniversitelerden ve medyadan onlarca insan tutuklanacaktı. Bu olacak şey değildi. Operasyonu genişletecek, büyük dalgalarla gözaltı operasyonları yapılacaktı. Ancak bunun bilgisi gitti Başbakan'a. Sanırım bu bilgiyi MİT verdi. Başbakan işte orda anladı olayın vehametini ve hemen harekete geçti. Önce İstanbul Emniyeti'nden bu yapının en önemli ismi olarak bilinen Ali Fuat Yılmazer'i aldı görevden sonra Zekeriya Öz'ü. Dananın kuyruğu orada koptu tabii. Bu son sansasyonel operasyonları engellenince hem MİT hem de Başbakan bitti onlar için. Sonrasını biliyorsunuz zaten.7 Şubat darbesi devreye sokuldu ki bana göre korkunç bir saldırıydı. Aslında bu yapıyı bitirmek için 7 Şubat bir şanstı ama Başbakan ile hükümet bu şansı kullanamadı. Orada alenen devletin politikalarına kafa tutan bir suikast söz konusuydu. O gün bugünkü gibi kararlı bir tavır göstermiş olsaydı yine çok daha avantajlı olacaktı devlet. Sanırım cemaate yakın bazı çalışma arkadaşları olayın 7 Şubat'la dondurulacağını söyleyip aldattılar Başbakan'ı.
edildi. Ahmet Şık yayımlanmayan kitaptan cezaevine girdi. Nedim Şener aynı şekilde. Benim durumum zaten ortada. Yazarlar, gazeteciler itibarsızlaştırılarak sindirilmeye çalışıldı. Hal böyle olunca tabii vatandaşın devlete güveni sarsıldı.