“Eskiizmir semtindeki Nezire Merzeci Ortaokulu'nda 8. sınıf
öğrencisi H.K (14) tarafından derste bıçaklanan fen bilgisi
öğretmeni Sevilay Durukan (40), ağır yaralı olarak kaldırıldığı
Özel Baki Uzun Hastanesi'nde tüm müdahalelere rağmen
kurtarılamadı.
Hastane yetkilileri, dört yerinden bıçaklanan Durukan'ın
saldırıda karaciğerinin ölümcül derecede zarar gördüğünü
bildirdi.
Karabağlar Eskiizmir semtindeki Nezire Merzeci Ortaokulu'nda
8. sınıf öğrencisi H.K (14), dün geç gelmesi nedeniyle tartıştığı
fen bilgisi öğretmeni Sevilay Durukan'ı (40), bugün derste
bıçaklamış, ağır yaralanan Durukan ambulansla hastaneye
kaldırılmış, öğrenci de gözaltına alınmıştı. (AA)”
Anadolu Ajansı 26 Eylül 2012 Çarşamba günü öldürülen öğretmen
Sevilay Durukan isimli öğretmenin cinayet haberini böyle
duyurmuştu. İzmir’deki Rabia Sevilay Durukan cinayeti ne ilk ne de
son öğretmen cinayeti. Görevi başında öldürülen öğretmenimize
Allah’tan rahmet, kalanlara başsağlığı diliyoruz.
Bu elim olayın tahlilinin ise iyi yapılarak, böyle acı olayların
tekrarının yaşanmaması en büyük dileğimiz. Çünkü her gün anne baba
olarak veliler çocuklarını okula; toplum yaşayışındaki
yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde
etmeleri, kişiliklerini geliştirmeleri kısacası eğitim almaları
için gönderiyor.
Haberdeki cinayetin okulda, öğrencilerin gözü önünde ve
arkadaşları olan bir öğrenci tarafından gerçekleştirilmesi çok
trajik bir olay. Bu nedenle şapkamızı önümüze koymalı iyi
düşünmeliyiz. Eğitim sendikaları, eğitim dernekleri başta olmak
üzere tüm sivil toplum kuruluşları suçlu aramak yerine çözüme
odaklı fikirler üretmelidir.
MEB kısa bir süre önce “Alo 147” şikayet ve istek hattı kurdu.
Olumlu bir yaklaşım. Fakat velilerimiz bu hattı her konuda olduğu
gibi amacının dışında kullanmaya başladı. MEB’in medenice yaptığı
açılımlar; velilerin işi sulandırmaya varan eylemleri ile;
öğrencilerin gözünde okulu ve öğretmenleri sürekli sorgulayan,
maalesef değersizleştiren bir duruma yöneltmeye başladı.
Bazı uygulamalarda okul hatalı, öğretmen bu konuda eksik, okulda
güvenlik görevlisi yok, öğretmenim bana bağırdı, okulumuzun
tuvaletleri yetersiz, okullar açıldı hâlâ kitaplarımız gelmedi, bu
devirde böyle eğitim mi olur?... Şikayet ve isteklerin sonu
gelmiyor. Fakat Nasrettin Hoca’mızın deyişiyle: “Komşular hırsızın
hiç mi suçu yok?” demeden de kendimizi alamıyoruz. Bu arada acaba
MEB 700 binlere dayanan öğretmen camiası için de bir “Alo ….” İstek
ve şikayet hattı mı açsa? Belki böyle bir hat sorunların çözümünde
değerli eğitimcilerin olumlu katkılarına bir yol olabilir. Teklif
bizden, değerlendirmesi yetkililerimizden.
Meslek gruplarında can tehlikesi olanları gruplandırdığımızda
belki de hepimiz öğretmenleri ve öğretmenlik mesleğini en sonlara
koyarız. Haberdeki olayda olduğu gibi bir öğrencinin tehdidini
“Çocuktur…” deyip geçiştirir dikkate almayız. Fakat sonuç; maalesef
hiç de dikkate alınmayacak gibi değil. Bu konuda bilimsel
araştırmalar yapmalı konuya gereken önemi göstermeliyiz.
Üniversitelerimizin konu ile ilgili fakülteleri bu konularda hemen
çalışmaya başlamalı ve çözüm önerilerini yetkililere sunup faydalı
işler yapmalıdır. Eğitim sendikaları paydaşlarına anketler
düzenlemeli, öğretmenlerin sorunlarını çözüm önerileri ile
yetkililere iletmelidir. En büyük görev de anne baba olarak biz
velilere düşüyor. Veliler öğrencileri ile daha yakından ilgilenmeli
onların donanımlı birer birey olarak yetişmelerine katkı
sağlamalıdır.
Eğitim gerçekten ciddi bir konudur.
Son söz yerine; “Öğretmenler ölmesin, öğrenciler katil olmasın.”