BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
YAZARLAR

Türkiye'de dershaneler gerçeği

Türkiye'de dershaneler gerçeği

Türkiye’de Dershaneler Gerçeği

Eğitim gündemimizi bir kez daha dershaneler oluşturuyor. Yine, “kapansın mı kapanmasın mı?” tartışmaları yapıyoruz.

Verdiği hizmet ve hitap ettiği öğrenci kitlesi açısından çok sayıda türde dershane olmakla beraber tartışmaya konu olan ve en yaygın olan iki tür dershane var. Birincisi, sınavla öğrenci alan liselere giriş amacıyla yapılan sınavlara (TEOG, SBS, OKS, LGS) hazırlık dershaneleri.  Bu dershanelere, çoğunlukla ortaokul 8. sınıf, kısmen de 6-7. sınıf öğrencileri devam ediyor. İkincisi, devlet-vakıf tüm üniversitelere giriş amacıyla yapılan sınavlara (YGS/LYS, ÖSS, ÖSS/ÖYS, ÜSS/ÜYS) hazırlık dershaneleri.  Bu dershanelere, çoğunlukla lise 12. sınıf, kısmen de 11. sınıf öğrencileri devam ediyor.

Tartışmaya konu olan bu iki tür dershane, ayrıca eğitsel ve mali açıdan da ikiye türden oluşuyor. Birincisi, eğitsel ve idari anlamda Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) onaylanan ve denetlenen, mali olarak da Maliye Bakanlığına bağlı olarak kayıt altında olup SGK-KDV-Kurumlar Gelir gibi vergilerini veren yasal kurumlar. İkincisi se MEB’e başvurmadan, kadro ve öğretmenlerini onaylatmadan ve faaliyetlerini denetime kapalı, gizli sürdüren, kayıt dışı olarak fatura kesmeyen, vergi vermeyen, kısacası yasa dışı dershaneler, etüt merkezleri, eğitim danışmanlık ofisleri ve özel ders büroları. Yasal olan grupta yaklaşık 4000 dershanede 1 milyona yakın öğrenci sınavlara hazırlık eğitimi alıyor. Yasa dışı olan İkinci grupta ise 2000’e yakın birimde, 500 bine yakın da öğrencinin sınavlara hazırlık eğitimi aldığı öngörülüyor.

Gündemdeki “kapansın mı kapanmasın mı?” sorusunun yanıtı bir çırpıda verilecek kadar net değil. Öncelikle konuyu ve sorunu doğru tanımlamak gerekiyor.

Dershaneler, liselere ve üniversitelere girişte yaşanan, sıralama ve eleme sınavları içindeki yarış ve rekabetten doğmuş olan okul dışı kurumlardır. Kurucuları, öğretmenleri ne söylerse söylesin, yan hangi başka amaçlara hizmet ediyor olursa olsun, dershanelerin tek görevi, öğrencilerini liselere ve üniversitelere girişte uygulanan sıralama ve eleme sınavlarında diğer adaylara göre daha başarılı kılacak, sınava hazırlık çalışmalarıdır. Ortaokulu bitiren her öğrenci daha “iyi” bir liseye gitmek için, liseyi bitiren her öğrenci de bir üniversiteye ya da “daha iyi” bir üniversiteye gidebilmek için savaş veriyor. Liselere geçişte uygulanan modelin genel adı, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş-TEOG. Bu sistemde ortaokul 8. Sınıfta altı temel dersin her dönem birer sınavı, MEB’ce, Merkezi Ortak Ders Sınavları olarak uygulanıyor. Sınav konuları, ortaokul 8. Sınıfta okutulan bu derslerin okullarda okutulan “müfredat1 denilen program içeriklerinden oluşuyor.  Üniversitelere geçişte uygulanan modelin genel adı ise, Öğrenci Seçme Yerleştirme Sistemi-ÖSYS. Bu sistem iki aşamadan oluşuyor. İlk aşamada lise 9. sınıf konularından oluşan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı-YGS var. İkinci aşamada ise lise 10-11-12. sınıf konularını içeren Lisans Yerleştirme Sınavları-LYS bulunuyor. Hem TEOG hem de YGS/LYS’lerde, sorular okullarda öğretilen konulardan oluşuyor olmasına karşın, öğrenciler, akran rakiplerine karşı, daha “iyi” bir liseye/üniversiteye gidebilmek açısından üstünlük sağlayabilmek için çalışma ve hazırlık arayışlarına yöneliyor.

Bu arayış çeşitli biçimlerde cevap buluyor olsa da, en yaygın olanı, hafta içi okul sonrası ve hafta sonları tek işleri ve görevleri bu sınavlara hazırlık olan ve işlerini de çok iyi yapan dershanelere gitmek biçiminde yankı buluyor.

Liselere ve üniversitelere girişteki bu merkezi sınav ve yerleştirmeler kaldırabilir ya da en azından kitlesellikten çıkarılabilirse dershanelere olan ihtiyaç ya hiç kalmayacak ya da çok aza inecektir. Bu durumda, herhangi bir yasaya ya da talimata gerek kalmadan, dershaneler, çok azı dışında ya tümüyle kapanacak ya da başka eğitsel alanlara (özel okul, mesleki kurs) dönüşmek durumunda kalacaktır.

Aslında, sorulması gereken bir soru belki de en önemli soru, dershanelerin, eğitime, yaşama, öğrencilere, velilere ve tüm topluma bir zararının olup olmadığıdır.

Dershanelerin, öğrencilere okullarda pek de öğretilmeyen çoktan seçmeli soruları çözme becerisi kazandırdığı, buna bağlı olarak da olsa zaman yönetimi becerisi geliştirdiği, sosyalleşmeye olanak sağladığı ve orta/alt gelir grubunun okul eksikliğini kısmen giderme şansı verdiği bir gerçek. Ancak dershanelerin, amaçları ve niyetleri zarar vermek olmasa da, bu yararlarının çok üstünde verdiği zararlar da var.

  • Okul sonrası ödevlerini yapmaları, kendilerine zaman ayırmaları ve dinlenmeleri gereken öğrencilerin, okullar başlamadan bir ay yaz, okullar açılınca da hafta içi, okullarındaki sekiz saat dersin üzerine ve hafta sonu hem cumartesi hem pazar ders yapıyor olmaları, yorgun ve yılgın öğrenciler yaratıyor. Öğrencilerin bireysel gelişimleri önemli ölçüde engellenmiş oluyor.

  • Sınavlara hazırlık yapan öğrenciler, kendi açılarından haklı ve rasyonel olarak, ya tümüyle ya da sınavdan soru çıkmayan bazı dersleri (yabancı dil-müzik-resim-felsefe-spor vb.) ve etkinlikleri dikkate almayarak, kısmen okullarını yok sayıyorlar. Bu da o sınıflarda alınması gereken temel kazanımların eksik kalmasına neden oluyor. Okullar/öğretmenlerle öğrenciler sık sık karşı karşıya geliyor ve temelde okula olan istek konusunda da olumsuz bir davranış pekiştirilmiş oluyor.

  • Bir sorunun ancak tek doğrusu vardır, kısa yoldan çözmek, ezberleyerek ve tüyolarla sonuca ulaşmak gibi, kısa erimde anlık hedeflere ulaştıran ancak uzun erimde analitik düşünceye ket vuran bir düşünme biçimi yerleşiyor.

  • Veliler için ek ekonomik maliyet getiriyor. 5 ile 50 bin TL arasında değişen bir ek külfet söz konusu veliler için.

  • Okullarda ve kamuoyunda sınav baskısını “fetiş” düzeylerde hissettirerek, okul misyonlarının yerine getirilmesine ket vuruluyor.

Sonuç olarak sorulması gereken temel soru, “dershaneler kapansın mı kapanmasın mı?” sorusundan daha çok, bu olumsuzlukları gidermek için ön koşul olan “merkezi giriş sınavları ve merkezi yerleştirmelerin kaldırılması mümkün müdür?” sorusudur. TEOG ve YGS/LYS’yi ayrı ele almakta yarar var.

TEOG’da tüm ortaokul 8. Sınıf toplam 1.200.000 öğrenci var. Sınavsız öğrenci alan Çok Programlı Liseler, İmam-Hatip Liseleri ve Meslek Liseleri (500 bin kontenjan - % 60) dışında 8.117 lisede 688.208 kontenjana merkezi sınav sonucu merkezi yerleştirme yapılıyor.

2013:

OKUL TÜRÜ

OKUL SAYI

KONTENJAN

     

Fen Liseleri

150

15.780

Sosyal Bilimler Liseleri

32

2.782

Anadolu Liseleri

2.163

356.352

Anadolu Teknik-Meslek

4.399

184.353

Anadolu Öğretmen

300

35.360

Anadolu İmam-Hatip

572

64.162

Toplam

8.117

688.208

Bir de bunun dışında sadece TEOG Ham puanı ile öğrenci alan özel yabancı ve Türk liseleri var. 150’ye yakın lisede toplam kontenjan 5 bine yakın.

Sınav sürecine dahil kontenjan 700 bine yakın görünmekle beraber, TEOG’da gerçek yarışın yapıldığı ve rekabetin yaşandığı lise sayısı 100’ü kontenjanı da 100 bini geçmiyor. Aslında TEOG’da merkezi sınav, pratikte “de facto” kalkmış durumda, gerekli olan MEB’in ve kamuoyunun bunu “de jure” olarak, yazılı ve yasa olarak da oluşturması ve duyurmasıdır. Her öğrenci e-okul sistemi ile adresine en yakın liseye yerleştirilebilir. Sadece yarışılan 100 lise (Galatasaray, İstanbul Erkek, Kabataş, Ankara Atatürk, Bornova Anadolu Atatürk Fen, Robert vb.)  için merkezi bir sınav ve yerleştirme yapılabilir. Ülkemizin bu tür lokomotif liselere de ihtiyacı var. Bunların genel içine alınmamasında yarar var. Ancak sınavla da alınsa bu yarış 100 bin öğrenciyi geçmeyecektir. Bu da 1 milyon dershane ihtiyacını hiç değilse TEOG’da %90 azaltarak 100 bine indirecektir.

YGS/LYS’de sınava sınavlara giren 1 milyon 800 bin öğrenciden 1 milyonu lisans programı tercih hakkı kazanıyor. Girilebilecek kontenjanlar da artık tam tersine aday sayısından çok az değil, 750bin.

2013:

Tercih Hakkı Olan

1.069.370

Tercih Yapan

671820

Tercih Yapan / Tercih Hakkı Olan %

62,82

Tercih Yapmayan

397.550

Tercih Yapmayan / Tercih Hakkı Olan %

37,18

2013:

KONTENJANLAR

 

Devlet Üniversiteleri

649.746

Vakıf Üniversiteleri

113.170

KKTC Üniversiteleri  

16.708

Diğer Ülkelerdeki Üniversiteler

1.982

TOPLAM

781.606

YGS/LYS’de üniversite giriş sınavı yarışları ve merkezi yerleştirme, 105 devlet, 80 vakıf 185 üniversite arasındaki nitelik farkları ortadan kaldırılmadan tümüyle kaldırılamaz.

Ancak yapılabilecek iyileştirme noktaları  da yok değil.

  • Sayıca 80’e,  kontenjan olarak 150 bine ulaşmış olan vakıf üniversiteleri, merkezi sınav ve yerleştirme dışına alınır. Genel olarak vakıf üniversiteleri zaten arz-talep dengesinde kontenjanlarının ancak %60’ını doldurabiliyor. Bir kısmı dışında bir yarıştan söz etmek de zaten söz konusu değil.

  • Belli başlı (sayıca 15-20 öngörülüyor) devlet üniversitesi dışındaki 85’e yakın üniversite için de ciddi bir yarış söz konusu değil.

  • Bazı bölümlerin (tıp-hukuk vb) çok talep almasına karşın birçok bölüm devlet ya da vakıf çok da talep edilmiyor ve boş kalıyor.

  • Devlet ve vakıf üniversitelerinden %10-15’i için ya kendi ya da yine merkezi yerleştirme sınavı yapılabilir, geri kalan için başvuru ön kayıt ve kayıt esası ile öğrenci alınabilir.

  • Bazı üniversiteler için yapılacak sınavlar da yılda tek bir kez uygulanmak yerine, 9. Sınıfın sonundan itibaren yılda 2-3 kez uygulanabilir. Her adayın 9-10 kez sınavı alabilme ve en yüksek olanı skorunu saydırma hakkı olabilir.

Tüm bunlar tümüyle kapatmasa da dershanelere olan ihtiyacı %85 oranında azaltabilir ve makul düzeye çekebilir.

Bir de dershaneler konusunda oluşmuş, oluşturulmuş şehir efsaneleri var. Onlara da yeri gelmişken bir kez daha değinmek isterim:

Üniversite Giriş Sınavlarında Kazandıran Okul Değil Dershanedir!

Üniversite giriş sınav soruları, liselerde verilen 9-10-11 ve 12. sınıf içeriklerinden oluşur. Lisede iyi öğrenim almış olan adaylar daha başarılı olur. Dershaneler, ancak lise altyapısı iyi olan öğrencilere, sınava özel hazırlık konusunda, çoktan seçmeli sınavda başarı konusunda destek olabilir. Lise akademik altyapısı olmayan adaylara, dershane katkısı yok denecek kadar azdır. LYS puan ortalamalarının lise türlerine göre dağılımı da bunu çok açık ortaya koymaktadır. En başarılı liseler, lise giril sınavları ile seçilerek gelen, zaten başarılı olan öğrencilerden oluşan daha nitelikli ve akademik düzeyi daha yüksek, başarılı liselerdir.

2012 – LYS Puan Ortalamalarının Lise Türlerine Göre Dağılımı:

LİSE TÜRÜ

MF

TM

   
 

ORT.

ADAY

ORT.

ADAY

FEN LİSESİ

384.707

8.375

368,488

4.135

ÖZEL FEN LİSESİ

353,531

3.170

343,873

2.078

ANADOLU LİSESİ

289,216

94.128

293,148

96.598

Y. DİL ÖZEL LİSE

273,795

13.664

265,986

19.489

GENEL LİSE

207,821

124.535

224,743

231.040

*Tam puan 500’dür.

Ayrıca, dershaneler, aday öğrencileri,  düzey belirleme sınavlarına alarak, kendilerinden önce elde etmiş oldukları lise akademik düzeylerine göre sıralamakta ve sınıfları homojen oluşturmaktadırlar. Üniversite giriş sınavlarında başarı oranlarının “iyi” sınıflarda yüksek olduğu, “orta” ve “düşük düzey” sınıflarda ya çok az olduğu ya da hiç olmadığı da bilinen bir gerçektir.

Üniversite giriş sınavlarına hazırlık yapan dershanelerin çoğunun TEOG Hazırlık kursları da vardır. Genel slogan da şudur: “İyi bir lise üniversiteye girişte garantidir.”. Üniversite giriş sınavlarında okul değil de dershane tek etken olsaydı, TEOG hazırlık da, “iyi” bir liseye gitmek de, üniversite giriş sınavları bağlamında anlamsız olmalıydı. Sınavları kazandıran dershane olsaydı, hangi liseye gidiyor olmanın bir önemi kalmamalıydı. Öyle olmadığı, “iyi” bir lise öğreniminin bireysel gelişim, yabancı dil, sosyal beceriler gibi birçok konudaki katkısı yanında, üniversite giriş sınavlarında başarıda da önemli bir etken olduğu tartışmasız bir gerçektir. Böyle olması da çok doğaldır, çünkü sınav lise içeriğinin ölçüldüğü bir sınavdır.

Dershaneler sadece sınava hazırlık yapılan yerler değildir, neredeyse lisenin yerini almaya başlayan birer eğitim-öğretim kurumlarıdır!

Doğrudur, üniversite giriş sınavlarına hazırlık için gidilen dershanelerde yapılan işin tanımı da eğitimdir, “sınavlara hazırlık eğitimi”dir. Sonuçta davranışta (bilgi ya da uygulama düzeyinde) değişiklik meydana getirmenin genel tanımı “eğitim”dir. Ancak, çok emek ve özveri barındırmasına ve amacına uygun çok da etkin yapılıyor olmasına karşın, dershanelerde yapılan eğitime, bütüncül (bireysel, sosyal, bilişsel, akademik ve mesleki gelişim) bir eğitim etkinliği demek, hem tanım gereği hem de dershanelerin esas işleri ve işlevleri açısından çok da doğru olmaz.

 

Yorumlar