Memurlarda tedviren görevlendirmeye ilişkin merak edilenler
Sosyal Güvenlik Uzmanımız Şevket Tezel öenmli konulara değinmeye devam ediyor.
Devlet memurluğunda kadrolarda asil olarak bulunanların yerine
zaman zaman o kadroya ilişkin görevleri yürütmek amacıyla bir başka
memur görevlendirilebiliyor. İşte asilin görevini yürütmek üzere o
kadroya görevlendirilen personel o kadroya asil olarak atanma
niteliğini taşıyorsa vekâleten atama, o kadroya asil olarak atanma
niteliğini taşımayan bir personelin görevlendirilmesine tedviren
görevlendirme deniyor.
Bu vekâleten atama veya haddizatında 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa dayanmayan tedviren görevlendirme uygulaması yetki
bakımından da karışıklığa neden olabiliyor.
Tedvir Uygulamasının Dayanağı
Anayasamızın 128 inci maddesi “Memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin
kanunla düzenleneceğini” amir bulunmasına karşın tedviren
görevlendirme işleminin yasal dayanağının olmaması bu konuda
tereddüt ve ihtilaflara yol açıyor.
657 sayılı Kanunda bu yönde bir hüküm olmadığı gibi, 375 sayılı KHK
de de 2006/10344 sayılı BKK gibi personel düzenlemelerine ilişkin
diğer düzenlemelerde de “tedviren görevlendirme” uygulamasına cevaz
veren veya bu şekilde görevlendirilenlere bahse konu görevlendirme
kapsamında ödeme yapılmasını gerektirir herhangi bir hüküm yer
almıyor. Bu durumda tedvir uygulaması tabiri caizse askıda
kalıyor.
Tedviri Tebliğ Açıklıyor
17.05.1987 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 99 Seri Numaralı
Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde;
“1 - Bir görevin vekâleten yürütülmesi halinde görevin gerekleri ve
nitelikleri değişmeyeceğinden bu görevi vekâleten yürütecek
olanların asil memurda aranan şartlara sahip olmaları
gerekmektedir. Bu sebeple;
a) 1-4 üncü dereceli kadrolara vekâlet edeceklerin 657 sayılı
Kanunun 68 inci maddesinde
belirtilen şartları haiz olmaları,
b) 5-15 inci dereceli kadrolara vekâlet ettirileceklerin öğrenim
durumları itibariyle tesbit
olunan yükselinebilecek dereceyi aşmamak kaydıyla vekâlet
ettirilecekleri kadronun derecesinin, kazanılmış hak aylık
derecesinin üç üst derecesinden fazla olmaması,
gerekmektedir.
2. Asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı takdirde,
hizmetin aksamadan
yürütülebilmesi bakımından herhangi bir şekilde boşalmış veya boş
bulunan bir görevin
öncelikle varsa yardımcıları yoksa asilde aranan şartlara en yakın
personel tarafından
tedviren gördürülmesi mümkün görülmektedir.
3 - 657 sayılı Kanunun vekâlet ücreti ödenmesine ilişkin 175 inci
maddesine göre, tedvir
dolayısıyla herhangi bir ödeme yapılması mümkün bulunmamaktadır.
“
deniliyor.
Yani tedvirin olması için o kadroya asaleten veya vekâleten atama
yapılacak nitelikte personel bulunmaması durumunda bulunulması ilk
ilkesel şart. Tedvirin böylesi bir duruma özgü olarak sırf hizmet
aksamasın diye zarurete binaen yapılabilecek bir görevlendirme
olduğu anlaşılıyor.
Tedviren Görevlendirilenlerin Özlük Hakları
Asil olarak atanamayacağı bir kadroya tedviren görevlendirilenlerin
özlük hakları da vekâlet uygulamasından farklı bulunuyor.
657 sayılı Kanun, memuriyete ilişkin görevlerin asilde aranan
şartlara sahip kişiler tarafından vekâleten ya da ikinci görev veya
ders görevi verilmek suretiyle yürütülmesine imkân tanımış,
vekâlet, ikinci görev ve ders görevi verilenlere yapılacak
ödemelere ilişkin hususlara da açıklık getirilmiş, ayrıca yan ödeme
kararnamesinde de buna ilişkin düzenlemelere yer verilmiş
bulunuyor.
2006/10344 sayılı Yan Ödeme Kararnamesinin 4/ç maddesinde de
vurgulandığı üzere “Asli görevleri yanında kendilerine 657 sayılı
Kanunun 88 inci maddesine göre “ikinci görev” verilenlere, her iki
göreve ait aynı cins zamlardan miktarı fazla olanlar ile farklı
cinsteki zamların ödenmesi” mümkün bulunuyor.
Aynı Kararnamenin 11/2/a maddesine göre de “Asli görevleri yanında
kendilerine 657 sayılı Kanunun 88 inci maddesine göre “ikinci
görev” verilenlere ikinci göreve ilişkin özel hizmet tazminatının
ödenemeyeceği” belirtiliyor.
Vekalet Ayrı
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesinde, vekâlet
görevi ve aylık verilmesinin şartları düzenlenmiş olup; maddenin
birinci fıkrasında, memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin
cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedeniyle işlerinden
geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya
diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabileceği; ikinci
fıkrasında, bir görevin memurlar eliyle vekâleten yürütülmesi
halinde aylıksız vekâletin asıl olduğu hükümleri yer almış
bulunuyor.
Anılan hükümlere göre; vekâlet aylığına ve vekâlet edilen kadronun
zam ve tazminatlarına hak kazanılabilmesi için, söz konusu hükümde
öngörülen biçimde boşalmış olan kadroya vekâleten yapılacak
atamanın, 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddeden bahisle ve atamanın
vekâleten olduğu açıkça belirtilmek suretiyle asili atamaya yetkili
makam tarafından bizzat yapılması, yani her şeyden önce vekâleten
atanılmış olması gerekiyor.
Vekaletin nasıl olması gerektiği de 2006/10344 sayılı BKK’nin 9
uncu maddesinde de bu şartlar belirtiliyor ve ayrıca vekillerin,
genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm
şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya
görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması
dahil) bir arada taşımaları gereği de vurgulanıyor.
Bu şartlar sağlanıyorsa vekalet ettikleri kadro veya görevler için
bu Karar uyarınca öngörülen zam ve tazminatların toplam net
tutarının, asli kadro veya görevleri karşılığında fiilen aldıkları
zam ve tazminatların toplam net tutarından fazla olması halinde,
aradaki fark; 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesindeki oranlar
dikkate alınmaksızın, vekalet görevine başlanıldığı tarihten
itibaren ve vekalet görevinin fiilen yapıldığı sürece
ödenebiliyor.
Yargı Ne Diyor?
Tedviren görevlendirme veya vekaleten atama arasındaki bu parasal
hak farkları bu yönüyle konu zaman zaman idari yargıya konu
olabiliyor. Bu tip davalarda idari yargının tasarrufu genel olarak
tedviren görevlendirmenin yasal olmadığını kabul ile birlikte
gerçekten vekaleten atanacak nitelikte başka birinin olmadığı ve
yürütülmesinin zaruri olduğu bazı kadro görevlerine tedviren
görevlendirmelerde bu görevlendirmenin vekâlet görevlendirmesi
olarak kabul edilip vekâlete istinaden yapılacak zam ve tazminat
ödemelerinin yapılmasına imkân verebiliyor.
Örneğin Danıştay 2. Dairesinin bu konuda ders niteliğindeki
2008/1955 Esas, 2011/2475 Karar sayılı kararında;
“Danıştay 'ın istikrar kazanmış içtihatlarına göre kamu
hizmetinin aksamadan yürütülmesi amacına yönelik bir zaruret
halinden doğduğu ve aslında hukuki bir dayanağının da bulunmadığı
dikkate alındığında, söz konusu uygulamaların personel rejimine ait
disiplini dışında kaldığı açık olup, bu anlamda, kamu hizmetinin
aksamadan yürütülebilmesi amacına yönelik olarak görevlendirilmiş
bir memurun asilin sahip olduğu tüm haklardan eksiksiz bir şekilde
yararlanacağından söz etmek imkansızdır.
Kaldı ki, 17/5/1987 tarih ve 19463 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 99 sayılı Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği 'nin 3.
maddesinde de 657 sayılı Kanun 'un vekâlet ücreti ödenmesine
ilişkin 175. maddesine göre tedvir dolayısıyla her hangi bir ödeme
yapılmasının mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Olayda ise, davacıya şef olarak görev yapmakta iken Tapu Sicil
Müdürlüğü görevini yürütmek üzere Kaymakamlığın 27/2/2006 tarihli
Oluruyla yetki verildiği, dolayısıyla davacının söz konusu göreve
usulüne uygun olarak vekâleten atanmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, Tapu Sicil Müdürlüğü görevini vekâleten değil,
tedviren yürüten davacıya tazminat şeklinde olsa dahi vekâlet
aylığı ödenmesine imkan bulunmamaktadır."
diyerek hakkaniyet esasına göre ve zarurete binaen yapılan tedvir
görevlendirmelerinin vekâlet gibi değerlendirilebileceğini, aksi
halde tedvire binaen herhangi bir ek ödemenin yapılmayacağını
ortaya koyuyor.
Sonuç olarak tedviren görevlendirme için bir boş kadronun
bulunması, bu boş kadroya asilde aranan koşullara sahip vekaleten
görevlendirilecek personel bulunmaması halinde sırf hizmet aksaması
yaşanmaması amacıyla asaleten atama veya vekaleten görevlendirme
yapılıncaya kadar başvurulabilecek bir yöntem olduğu
söylenebilecektir.