BIST 10.209
DOLAR 32,20
EURO 35,06
ALTIN 2.458,92
YAZARLAR

Memur işçi ayrımı... Sonu gelmez çatışmalar nereye gidiyor?

Bir işçi ile memur karşılaştıklarında hemen tartışmaya girmekte ve alınan emekli maaşları ve yapılan işler hemen masaya yatırılmakta. Ve alınan eğitim gündeme getirilmekte sen üniversite mezunusun ben lise mezunuyum tartışması başlamakta...

Ülkeler de insanlar gibidir. Daha doğrusu ülkeleri insanların oluşturduğu gerçeği ülkelere farklı davranış özellikleri kazandırmaktadır. Üzüntü, sevinç, kırılma, küsme, barışma, dövme ve dövülme… Tüm bunların bir ülke içerisinde yaşanması mümkündür, yaşanmaktadır da zaten. Fakat tüm bu insana mahsus yaşanmışlıklar, benim ülkemde çok daha fazla yaşanmaktadır.

Bu durumun insanlarımız arasında bazı kırmızı çizgilerin oluşmasına sebep olduğuna müşahede edilmektedir son yıllarda. Esasında ülkem insanı bu farklılıkları ve kırmızı çizgileri sürekli yaşamıştır, yaşamaktadır. Fakat bazı dönemlerde bu farklılıklar dile getirilememiştir. Geçenlerde bir radyoda programında, Türkiye ile ilgili “Türkler milli maçta bile ortak tavır sergileyemiyorlar.” cümlesini duyunca mahzun oldum, değerlerimiz ve ecdadın uygulamaları aklıma geldi. Ve bir yerlerde eksikliğin olduğu ve bir yerlerde hatalar yapıldığı düşüncesine kapıldım.

“Türkler milli maçta bile ortak tavır sergileyemiyorlar.” cümlesini duyunca mahzun oldum, değerlerimiz ve ecdadın uygulamaları aklıma geldi. Ve bir yerlerde eksikliğin olduğu ve bir yerlerde hatalar yapıldığı düşüncesine kapıldım.

Acaba işçimiz, memurumuz, sanatçılarımız, serbest meslek mensupları, güvenlik güçlerimiz ve dahi halkımızın tamamı neden bu kadar fırkalara ayrıldı da gücünü azalttı. Birlikten güç doğacağına dair onca atasözü varken bin yılların tecrübesinden hiç mi faydalanamadık? Çocuklarımıza sürekli kardeşlikten, birlikten, yardımlaşmadan bahsedip dururken ne oluyor da toplum bu kadar lime lime oluyor?

Bir öğretmenle bir polis bir araya gelince mevzu özlük meselesine geldiğinde aldıkları ücretler konusunda ihtilafa düşmekte ve birbirlerinin aldıkları ücretleri hak edip etmeme konusunda birbirlerini kıyasıya eleştirmektedir.

Bir işçi ile memur karşılaştıklarında hemen tartışmaya girmekte ve alına emekli maaşları ve yapılan işler hemen masaya yatırılmakta. Ve alınan eğitim gündeme getirilmekte sen üniversite mezunusun ben lise mezunuyum tartışması başlamakta. Akademisyenlerin çoğu zaten kendileri dışındaki çalışanları bir alt kümede görmekte ve ona göre davranmaktadır diğerlerine.

Bir işçi ile memur karşılaştıklarında hemen tartışmaya girmekte ve alınan emekli maaşları ve yapılan işler hemen masaya yatırılmakta. Ve alınan eğitim gündeme getirilmekte sen üniversite mezunusun ben lise mezunuyum tartışması başlamakta.

Diğerleri, yani asgari ücretle çalışanlar, emekliler de bu tartışmanın tarafları arasındaki yerini alarak devam edip gitmektedir sen ben münakaşası. Fakat bireysel mücadeleler verilirken başkası üzerinden değil, bireysel ve toplumsal gerçekler dikkate alınması gerektiği göz ardı edilmemelidir.

Esasında insanlar farklı farklı yaratılmıştır ve bu yaratılışın bir gereği olarak farklı görevlerle kendisine ve toplumuna katma değerler sağlamaktadır. Herkesin aynı görevde olmasının imkânı yoktur, herkesin aynı maddi imkânlara sahip olması da mümkün değildir. Elbette adil bir gelir dağılımı sistemi olmalıdır, elbette insanlar daha fazla maddi imkâna sahip olmalıdır, hatta bu durum bir yarış vesilesi de olabilir. Fakat bu durumun hırsa dönüşmesi en büyük tehlikedir.

Galiba ülkem insanının şu anda yaşadığı bölünmüşlüğün temelinde, olayları değerlendirirken sağduyunun bir kenara bırakılması yatmaktadır. Tebrik etmek, teşekkür etmek, selam vermek, ikram etmek, onura etmek, taltif etmek, hürmet etmek, değer vermek… Bu özellikler tez zamanda dönmelidir aramıza.

Tebrik etmek, teşekkür etmek, selam vermek, ikram etmek, onura etmek, taltif etmek, hürmet etmek, değer vermek… Bu özellikler tez zamanda dönmelidir aramıza.

Oy kullanmaya kol kola gideceğimiz günlerin, ortak sevinçlerde seksen milyonun kalp atışının birlikte ses vermesinin, hüzünlerde beraber ağıt yakmanın ve acıyı paylaşmanın özlemi içerisindedir ülkem insanı.

Komşusunun farkında olarak, sokağına duyarlı, şehrinin kaderine hâkim ve ülkesinin geleceğine gövdesini basan bir halktı benim halkım. 2023 hedeflerine koşan ülkem insanı bu özelliklerinin farkına varmalı ve tüm farklılıkların bu yüce değerlerin altında bir teferruat olduğunun farkına varmalıdır benim halkım. Başkalarını kendimize benzetmek zorunda değiliz; fakat başkalarını olduğu kabul etmek zorundayız.

Komşusunun farkında olarak, sokağına duyarlı, şehrinin kaderine hâkim ve ülkesinin geleceğine gövdesini basan bir halktı benim halkım.

Taksim bölgesinde camiden çok kilise var. Osmanlının kudretli padişahları isteseler oralara camiler yaptıramaz mıydı? Fakat insanların inançlarına saygının bir gereği olarak ecdadımız sadece kendi inancı ve yaşam tarzına göre hareket etmemiştir. Yüce yaratan istese herkes Müslüman olurdu. Farklılık yaratılışımızda vardır ve bu durumu kabullenmek zorundayız.

Kıymetli okuyucular, İnternet haber ve memur haber ailesi içerisinde yer almaktan mutluluk duyduğumu ifade etmek isterim. Artık hafta üç yazı ile sizlerin aranızda olmaya çalışacağım. Memurların ve tüm çalışanların gündemini değerlendirip, hassasiyetlerimizi ve talep ve şikâyetlerimizi satırlara taşımaya çalışacağım. İlk yazı olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz birlik konusunu sizlerle paylaşmak istedim. Vesselam…

Bu yazının tüm hakları Memurhaber.com'e aittir. "www." biçiminde aktif bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için yasal takip yapılacaktır.

Yorumlar 3 Yorum