LYS edebiyat sorularının üçte biri yanlış!
ÖSYM'nin son 3 yılda sorduğu 90 Türk dili ve edebiyatı sorusundan 25'inin yanlış olduğu iddia edildi...
Edebiyat Öğretmeni Neşet Günel, geçtiğimiz ay Karekök Yayınları'ndan çıkan kitabı "LYS Türk Dili ve Edebiyatı Testleri Beyanındadır" adlı çalışmasında ÖSYM'nin son 3 yılda sorduğu 90 Türk dili ve edebiyatı sorusundan 25'inin yanlış olduğunu ifade ediyor. Bunun yanı sıra sorulan soruların ders programları ve ders kitaplarında yer almadığı tespitinde bulunan Neşet Günel, soru hazırlayıcılarının öğrencilerden, müfredattan habersiz fildişi kulelerde yaşadıkları eleştirisinde bulunuyor.
İşte on5yirmi5.com'dan Gizem Gül'ün Günel'le yaptığı röportaj:
Sınavlarla ilgili itirazlarını ÖSYM'ye bildirdiğini ancak herhangi bir sonuç alamadığını da belirten Günel, itirazlarından sonuç alamaması halinde bu işin mahkemeye taşınacağını sözlerine ekliyor. İki bölümden oluşan kitabın birinci bölümü "LYS 3 Türk Dili Edebiyatı Testleri Beyanındadır" adlı bir inceleme. "ÖSYM'nin Bir Çiftliği Var: Üç Dönüm Bostan, Yan Gel Yat Osman" başlıklı ikinci bölümde ise, ÖSYM'nin sorduğu 40 soru ve bunların kaynakları karşılaştırmalı bir biçimde veriliyor. Edebiyat Öğretmeni Neşet Günel ile kitabı üzerine konuştuk, bize itirazlarını örnekleriyle anlattı...
LYS'DE SORULAN SORULAR DERS KİTAPLARINDA YOK
Kitabınızda ÖSYM’nin son 3 yılda yaptığı LYS 3 Türk dili ve edebiyatı testlerinde sorulan yaklaşık 90 sorudan 25’inin yanlış olduğu iddianızı kanıtlarıyla ortaya koyuyorsunuz. ÖSYM’nin özellikle son 3 yılda sorduğu Türk dili ve edebiyatı testlerine temel itirazınız nedir?
Sorulara birçok yönden itirazım var. Bir kere bu sorular lise düzeyine uygun değil. Yoklanan bilgilerin çoğu ders programlarında, ders kitaplarında, dershane kitaplarında, bilimsel kaynaklarda yok. Ders kitabında ya da ders programında bu bilgiler olmayınca, böyle bir bilginin doğru ve yanlışlığını denetlemenin imkânı da yok. Ben kitabımda hangi soruların neden yanlış olduğunu ayrıntılarıyla anlattım. Sınavdan çıkınca ders kitabınıza bakıp “Bu soru şöyleymiş, ben yanlış yapmışım.” dersiniz ama böyle bir durumda bunu yapamıyorsunuz. Yanlış olduğunu ifade ettiğim 25 soruda da bu durum geçerli. Ders kitaplarında, bu soruların doğru olup olmadığını anlayabileceğiniz en ufak bir bilgi bile yok.
Örnek olarak 2011 LYS’de sorulan 30. soruya birlikte bakalım…
Halk edebiyatına özgü aşağıda verilen terimlere ilişkin tanımların hangisi yanlıştır? B) "Koçaklama", dağ, at, yayla gibi doğayla ilgili varlıkları ve sevgiliyi övüp yüceltmek için söylenen şiir türüdür. |
ÖSYM, bu sorunun cevabının B şıkkı olduğunu ilan etti. Bu durumda koşmaların 8 dörtlükten oluşan şiirler olması gerekiyor. Koşmaların birçok çeşidinin olduğunu, dörtlük sayısında da istisnalar olabileceğini kabul etmekle birlikte klasik koşmaların 3-5 dörtlükten oluştuğunu yüz kaynaktan 99’unun doğrulayacağını söyleyebilirim. Koşmaların 8 dörtlükten oluşan şiirler olduğunu belirten bir kaynağa ben ulaşamadım. Ama ÖSYM bu bilgiyi kabul etmiyor. İnternetten “Koşmaların dörtlük sayısı” diye aratırsanız, arama motorunda karşınıza yüzlerce sonuç çıkacaktır. Bu sonuçların hepsi koşmaların çok açık bir biçimde 3 ile 5 dörtlük uzunluğunda şiirler olduğunu söyleyecektir.
ÖSYM'NİN SADECE 25 SORUSU DEĞİL, TÜM SORULARI YANLIŞ
Aslında ÖSYM’nin sadece 25 sorusu değil, tüm soruları yanlış. Peki, niye yanlış? Bir soru soruluyor, soru aslında bir anlamda doğru ama her doğru her yerde doğru değildir. Hukukta da kuraldır, usul esastan önce gelir. Sorular usulen yanlış bir kere.
Örneğin, 2010/26. soruda ‘tuluat’la ilgili bir soru var. Soruda bazı tanımlamalar yapılıyor ve seçeneklerde yer alan kavramlardan hangisinin bu tanımlar arasında yer almadığı soruluyor. Tuluat karşılığı verilen tanım şöyle: “Ortaoyununda olduğu gibi, önceden yazılmış bir metne dayanmadan, sahnede akla gelen sözlerle oynanan halk tiyatrosu türü” ÖSYM ‘tuluat’ı geleneksel halk tiyatrosunun bir örneği olarak öğrenciye soruyor. Ama MEB’in gerek eski gerek yeni ders kitaplarında geleneksel Türk tiyatrosu içerisinde ‘tuluat’ın adı hiç anılmamıştır. TDK’nin Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü’nde Karagöz, Orta Oyunu, Meddah’a yer verilirken “tuluat”a yer verilmiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığımız, resmi web sitesindeki geleneksel halk tiyatrosu örneklerinde tuluatın adını anmıyor. Halk edebiyatıyla ilgili kocaman kitaplar yazan araştırmacılarımız halk tiyatrosu bölümlerinde tuluatın adını anmıyor. Şimdi bu soru doğru mu, yanlış mı? Ben bu soruya yanlış demedim, yanlış olarak saydığım soruların içinde bu soru yok. Böyle yığınla soru var.
Bu örnekten yola çıkarak yanlış dediğim sorular dışındaki sorular da yanlış, diyorum. Usulen yanlış, pedagojik açıdan yanlış…
ÖSYM AÇIKLAMA YAPMA GEREĞİ HİSSETMİYOR
Sorulardaki yanlışlıkları nasıl fark ettiniz? Bu yanlışlıklar neyden kaynaklanıyor? Bunu biraz açabilir misiniz?
Ben bu soruların yanlış olduğunu söylüyorum ama ÖSYM de doğru diyor. İşin ilginç tarafı ÖSYM bu konuda açıklama yapma gereğini de hissetmiyor. 2010 ve 2011’de soruları eleştirel bir gözle okuduğumu söyleyemem. O zamanlar uzaktan bakıyordum sınavlara. Fakat 2012’de birtakım soruları görünce yapılan sınavları dikkatli bir şekilde inceledim. Beni buna yönlendiren sorulardan biri 2012/54. sorudur. Sorunun bir kısmını alıntılayalım. Şöyle:
Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? B) Resim, şiir, müzik gibi güzel sanatlara karşı özel bir ilgisi olan İsmet Özel’in şiirlerinin ana izleğini; yabancılaşma, başkaldırı, bunaltı ve özgürlük gibi çağımız insanının en temel sorunları oluşturur. |
Sorunun cevabı D seçeneği. Yani B ve C’de bilgi yanlışı yok. Bu sorunun seçeneklerinde verilen bilgiler, doktora tezlerinden ya da öznel birtakım yazılardan aynen koparılıp parça parça alınmış, bir araya getirilmiş bilgiler. C seçeneğinde, “… Mağara ve Işık Sezai Karakoç’un yayımlanan şiir kitaplarından bazılarıdır.” deniyor. Ben 30 yılı aşkın bir süredir Sezai Karakoç okuruyum. Sezai Karakoç’un böyle bir şiir kitabını ne gördüm ne de duydum. 23 yıllık bir edebiyat öğretmeni ve 30 yıllık bir Sezai Karakoç okuru olarak bunu bilmiyorsam, bir lise öğrencisinden bunu bilmesini nasıl beklersiniz? diye düşündüm. “Herhalde Sezai Karakoç yeni bir şiir kitabı çıkardı.” dedim kendi kendime. Kitaplığımdaki kitapları, onun hakkında yapılan çalışmaların hepsini taradım. Mağara ve Işık diye bir kitap kaydına rastlayamadım. Sonra bir arkadaş aracılığıyla Sezai Karakoç’tan bilgi aldım. Sezai Bey, “Yok böyle bir şey, hata yapmışlar.” demiş. Peki, işin aslı ne? Mağara ve Işık 1969 yılında 3 denemeyi içeren bir kitapçık şeklinde yayımlanmış. Daha sonra buna benzer çalışmaları olmuş yazarın ve bunlar 1974 yılında Ruhun Dirilişi adıyla basılmış. Yani 1974 yılından bu yana Mağara ve Işık diye bir kitap da yok. Dolayısıyla bu bilginin açıkça yanlış olduğunu söyleyebiliriz.
İSMET ÖZEL MARANGOZ MU Kİ ŞİİRE İLGİ DUYSUN?
Sorunun B seçeneğinde “İsmet Özel şiire özel bir ilgi duyuyor” gibi bir ifade var. İsmet Özel, son dönem şiirimizin en çok tartışılan ve gündemde olan ismidir. “İsmet Özel şiire özel bir ilgi duyuyor” ifadesi ne demek? İsmet Özel marangoz mu ki şiire ilgi duysun?
Sonra, ben bu yargıların niteliğinden yola çıkarak sorumsuzca yapılan alıntıların kaynağını keşfettim. Çünkü bunlar rastgele yapılacak yanlışlar değil, bunların bir kaynağı olmalı diye düşündüm. Bu soruların kaynağına erişince de karşıma vahim bir tablo çıktı. Türk dili ve edebiyatı testlerini hazırlayanların yalnızca üç kitapta yer alan bilgileri alıp bunları soru haline getirdiklerini fark ettim. Gerçekten vahim bir tablo...
Hangi üç kitap bunlar?
Bu kitapların künyelerini kitabımda verdim. Oradan aktaralım isterseniz.
1. Kitap: Emin Özdemir, Türk ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Yay. Ankara, 1979.
2. Kitap: Talat Sait Halman (Genel editör) ve 6 alt editör ve yazarlar, Türk Edebiyatı Tarihi I-IV, T.C. Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 2006.
3. Kitap: “2. kitap”ın yavrusu olan bir kitap. Büyük ölçüde “2. kitap”ın III. ve IV. ciltlerinden alınan yazılarla oluşturulmuş. 2. kitap olarak gösterdiğim kaynakların tamamına yakını bu kitapta da yer alıyor. : Prof. Dr. Ramazan Korkmaz (Editör), Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yayınları, 2011.
4. Kitap: Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İnkılâp Yayınları, 1995
Soru hazırlayıcıları 50 sorunun 40 tanesini bu 3 kitaptan alıyorlar. LYS Türk dili ve edebiyatı testinde 56 soru var, bu soruların yaklaşık 25’i dil ve anlatım soruları, geriye kalanlar edebiyat soruları. Yaklaşık 30 edebiyat sorusunun içerisinde de kafiye, edebi sanat gibi bir yerden almaya müsait olmayan sorular vardır. Onları da bir tarafa bıraktığımız zaman üç yılda yaklaşık 50 soru kalıyor. Edebiyat tarihi, kişi, roman, eser soruları bunlar. 90 sorudan 25’inin yanlış olduğunu, 50 sorudan da 40 tanesinin belirttiğim üç kitaptan alındığını ortaya koydum ben. Sorulardaki yanlışlardan bazıları o kitaplardan kaynaklanıyor. Soru hazırlayıcıları o kaynaklara sonsuz bir güven duyuyor, oradaki yanlış bilgileri ÖSYM’nin sınavlarına taşıyorlar. Yani aktardıkları bilgilerin doğruluğu veya yanlışlığı konusunda bir bilgileri yok. Daha açık söylersek bilmediklerini öğrencinin bilmesini istiyorlar. Yanlışları ortaya çıkınca da hiç oralı olmuyorlar.
Bahsettiğiniz kaynaklarda yanlış bilgiler mi var?
Kenan Akyüz’ün kitabı aslında yabancı bir kaynakta Fransızca olarak yayımlanan bir makaledir. Daha sonra kitap haline getirilmiş. Bazı üniversitelerde ders kitabı olarak okutuldu. Bu kitapta pek yanlış yok. Yanlışlar diğer iki kitapta bulunuyor. Kenan Akyüz çok ciddi bir bilim adamı. Herkes onu referans noktası olarak alıyor. Ama burada önemli bir nokta var. Kenan Akyüz makalesini 1969’da yayımlıyor, 40 yıl önce yani. Soru hazırlayıcıları bu kitaptan alıntı yaparken öğrenciyi hiç düşünmüyorlar. Bilgiyi lise öğrencisine göre ayarlamak, kelimeleri bugüne göre düşünmek akıllarına bile gelmiyor. Mesela Ahmet Rasim’le ilgili şöyle bir alıntı yapmışlar (2011/41): .
“Tarih, coğrafya, gezi, dil bilgisi gibi çok değişik konularda yapıtlar veren ve son derece üretken bir yazar olan ---- daha çok, denemeleri, musahabeleri, fıkraları, hatıraları ve şarkılarıyla Türk edebiyatında değer ve ün kazanmıştır. Onun bu tarz yapıtları, Türkiye'nin 1890'dan sonraki kırk yıllık sosyal tarihini inceleyecek olanlar için vazgeçilmez kaynaklar arasındadır.” |
Ahmet Rasim’in “tarih“, “coğrafya” musahebe”, “şarkı” sözcükleriyle ilişkilendirilerek sorulması insafsızlık. Çünkü hiçbir edebiyat öğretmeni Ahmet Rasim’i “şarkı”yla ilişkilendirmemiştir. Ders kitaplarında da böyle bir bilgi yoktur. Öğrencinin sohbet veya söyleşi diye bildiği bir şeyi musahabe olarak kitaptan aktarmanın bir mantığı da yok. TRT’de soruların cevaplanması esnasında soruları okuyan edebiyat öğretmeni bile “musahabe” kelimesini önce “muhasebe” olarak okudu. Düşünün artık…
SORU HAZIRLAYICILARI FİLDİŞİ KULELERDE YAŞIYORLAR
Sizin eleştirdiğiniz noktalardan bir tanesi de öğrencilerin bu kitapları okumak zorunda olmadıkları ve soru hazırlayıcılarının fildişi kulelerde yaşadıkları şeklinde. Biraz bunu açabilir miyiz?
Soru hazırlayıcılarının sordukları sorular ders kitaplarında yoksa, eğitim programlarında yoksa, dershanelerin kitaplarında da yoksa bunlar fildişi kulelerde yaşamıyorlar mı? Soru hazırlayıcılarının son dönemde sordukları eserler ya da yazarlar 45 yıldır hiç soru konusu yapılmadı. Sanki bu kişiler mezardan kalktılar da bir şeyler daha yazdılar gibi. Divan edebiyatının 50 yıldır gündemde olmayan en girift noktalarını, Sebk-i Hindi, Mahallileşme gibi birtakım akımları, Namık Kemal’in hiçbir kitapta yer almayan, hiç duyulmamış bir makalesini gündeme getirmek tabii ki bunların fildişi kulelerde yaşadıklarını gösterir. 2010 yılında çıkan bir romanı bile soru konusu yaptılar.
SORULAR BİLEN ÖĞRENCİYİ BİLE YANILTACAK NİTELİKTE
Peki, bunun sebebi nedir sizce?
Soruları zor tutalım da elensinler gibi bir gerekçeleri olabilir. Bu, aklın alabileceği bir gerekçedir. Fakat burada şöyle bir durum var: Sorulan sorular; çalışan, okuyan, araştıran öğrencileri yanıltacak özellikte. Öğrencinin çok iyi bildiği bir yazarı öyle ifadelerle soruyorlar ki öğrenci bilgi sahibi olmasından dolayı soruyu yanlış cevaplıyor. Yani, öğrenci “O yazar olsaydı şunlar, şunlar da belirtilirdi.” diye düşünüyor. Refik Halit Karay’la ilgili sorulan soruya bir bakalım (2011/42. soru). Alıntı Kenan Akyüz’den yapılmış. Şöyle.
“---- en önemli özelliklerinden biri de olayların ve insanların dürüst olmayan, kurnaz ve menfaatçi yönlerini arayıp bulmaya oldukça meraklı olması ve bunun sonucunda ister istemez mizaha ve eleştiriye kaymak zorunda kalmasıdır. Neredeyse bütün yazılarında bulunan bu mizah unsuru yüzünden birçok fıkrasını ve hikâyesini birbirinden ayırmak güçleşir.” Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? |
Öğrencilerin çoğu Refik Halit’i çok iyi bilir. Onun hangi anlayışta olduğunu, önemli eserlerini, Türkçeyi çok iyi kullandığını bilirler. Refik Halit’i bilen birisi bu soruyu cevaplamakta çok zorlanacaktır. Çünkü soruyu dersine çok iyi çalışanların yapamayacağı ama çalışmayanların yapabileceği şekilde sormuşlar. Peki, çalışmayanlar bunu nasıl yapacak? Argo söyleyelim, atarak cevaplayacaklar tabi. Soru hazırlayıcıları “Biz Refik Halit’i böyle soruyoruz ama Refik Halit gerçekten böyle mi sorulmalı?” diye düşünmüyorlar. Fildişi kulede olmaları biraz da bundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Bu soruyu yanlış sorular arasına almadım ama bu soru da yanlış aslında. Çünkü E seçeneğinde verilen Abdülhak Şinasi Hisar‘ın eserlerinde de yoğun bir mizah unsuru vardır.
Burada yeri gelmişken bir durumu örneklemek istiyorum. Bir soruda (2011/45) Ahmet Haşim’le ilgili verilen yargılardan hangisinin yanlış olduğunu sordular. ÖSYM’nin Ahmet Haşim’le ilgili olarak yanlış dediği yargı şöyle: Türk şiirini Batılılaştırma konusunda "düşünen"den çok, "uygulayan" kişidir.
Bu ifade Ahmet Haşim için yanlışmış. Peki, niye yanlış? Bilen yok. Bakalım niye yanlışmış. Sınavdan sonra soruları cevaplama hakkını tek başına elinde bulunduran TRT’nin anlaşmalı olduğu dershanenin öğretmenlerinden biri, söz konusu yargı için “Ahmet Haşim’in şiirleriyle ilgili bir düşünce veya yargı değil” dedi. Bu yüzden yanlışmış. Bir başka dershane “Ahmet Haşim, sanat hayatı boyunca Türk şiirini Batılılaştırma konusunda aktif bir rol oynamamıştır.” diyerek yargının yanlış (!) olduğu konusunda ÖSYM’yi onaylıyor. Ülkemizde popülerlik bakımından ilk sıralarda yer alan bir dershane de yargının yanlışlığını şöyle açıklamış çıkardığı yayında: “Ahmet Haşim şiirde düşünceye karşıdır. Bu bakımdan yargı yanlıştır.” İster gülün ister ağlayın. Bu açıklamalar içinde bulunduğumuz içler acısı durumu somut bir biçimde gösteriyor. Allah sonumuzu hayretsin.
Soru hazırlayıcılarının soru hazırlarken baz aldıkları kriterler var mı? Ya da onları denetleyen bir mekanizma söz konusu mu, hazırlanan sorular bir denetimden geçmiyor mu?
Ben zaten kitabımda da bunu ÖSYM başkanına hitaben şöyle soruyorum; “Yeteri kadar uzman soru hazırlayıcınız, test alanının uzmanı denetmenleriniz, düzeltmenleriniz vardır. Üç yılda sorulan edebiyat tarihi ve yazar/eser sorularının neredeyse tamamının üç kitaptan bire bir kopyalayarak oluşturan soru hazırlayıcıları ÖSYM gibi güzide bir kuruma nasıl, hangi ölçütlerle seçilmişlerdir?” 2011’de 12 tane soru bu 3 kitaptan soruluyor. Bu sorular da zaten yapılamıyor kimse tarafından.
RAKAMLAR DURUMU AÇIKÇA ORTAYA KOYUYOR
2011’de matematikte 50 soruda 50 doğru yapan 1500 kişi var, 45 ve üstünü yapan 14 bin kişi var; edebiyata gelince 56 soruda 56 yapan ‘0’, 55 yapan ‘0’, 54 yapan ‘1’, 50 ve üstünde 300 kişi. Yani 800 bin kişide 300 kişi. Bu rakamlar çok açık bir biçimde soruların zor olduğu, yanlış ve çelişkili olduğunun göstergesi. Neyi baz alıyorlar, diyorsunuz. Belirttiğim üç kitabı baz alıyorlar, bu çok açık. Ders programında açıklanan bir şey yok zaten, ders kitapları da öyle.
İTİRAZLARIMDAN SONUÇ ALAMAZSAM, BU İŞİ MAHKEMEYE TAŞIYACAĞIM
Siz son 3 yılda çıkmış soruları incelediniz. Peki, daha önce ÖSYM’nin yaptığı yanlışlar yok muydu?
Yanlışlar çoğalmaya başlayınca ben ciddi anlamda 2010, 2011 ve 2012 sınavlarını inceledim. 2009 yılında benim kızım da sınava girdi. Yanlış olan bir soru vardı o sınavda, yapamadı o soruyu. Yapsaydı şimdi hukuk fakültesini bitirmek üzereydi. Bir yanlış soru nelere yol açıyor bir düşünün. 2011 sınavında yığınla yanlış soru var. Kimlerin hayat çizgisi ne yönde değişti kim bilir? Kitabımda bu durum için “terör” ifadesini kullandım. Eğer bu itirazlarımdan bir sonuç alamazsam bu soruların mahkemeye götürülmesi gerekir. Çünkü bunlar yanlış olarak kalamaz.
Daha önce yanlışlar yok muydu, diyorsunuz. Yok diyebiliriz. Hem yanlış yoktu hem de sorularda bir insaf ölçüsü vardı. Şu anda sorular sınırsız-sorumsuz bir anlayışla hazırlanıyor. Bir dershane 750 sayfalık bir edebiyat kitabı hazırlamış, ÖSYM, bu 750 sayfalık edebiyat kitabının içinde cevabı olmayan birçok soru sordu. 750 sayfa ne demek, bir düşünün.
EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİNİN DE BASININ DA ÇOK DERDİ DEĞİL
Kitabınızla ilgili olarak Türk dili ve edebiyatı öğretmenlerinin, basının görüşleri nedir? Kitapla ilgili ne tür tepkiler aldınız?
Kitap çıkalı bir ay oldu. Dershaneler için edebiyat kitapları yazmış olan arkadaşlardan bazılarına çalışmamı incelemeleri için verdim. Kitabı okuyan bu arkadaşların tamamı görüşlerime katıldılar. Şu ana kadar edebiyat öğretmenleri arasında kitabımı okuyup da herhangi bir noktada itiraz eden olmadı.
Bir noktayı belirtmek istiyorum. Kitap çıktıktan sonra Türkiye’de özel okullar dâhil 2100 lisenin Türk dili ve edebiyatı zümresine bir sayfalık mektup gönderdim. Onlara birtakım sorular yönelttim sınavlarla ilgili olarak. Bu mektubu yaklaşık 8 bin edebiyat öğretmeninin okuduğunu düşünüyorum. Ayrıca bütün gazetelerin haber merkezlerine fax çekerek, çalışmamızdan haberdar ettik. Gazetelerin eğitim editörlerine de ayrıca kitap gönderdim. Ama kitapla ilgili yalnızca bir gazetede, “Birisi şöyle bir şey iddia ediyor.” şeklinde küçük bir haber yer aldı. Eğitim editörleri oralı bile olmadılar. Bunlar, “Soruların yanlış olup olmadığı ya da müfredatta yer alıp almadığı çok da derdim değil. Ben şimdi bunları yayınlarsam yarın beni ÖSYM’nin kapısından sokmazlar. Bilgi almakta zorlanırım. Bir mülakat ya da program yapmak istersem beni geri çeviriler. ” şeklinde düşündüklerini düşünüyorum. Yoksa bunun başka bir açıklaması olabilir mi? Eğitim editörlerinin hiç olmazsa bir telefon açıp ya da bir e-posta gönderip “Siz ne diyorsunuz, olur mu böyle bir şey?” falan demeleri gerekirdi. Edebiyat öğretmeni arkadaşlara gelince onlardan sınırlı sayıda dönüş aldığımı söyleyebilirim. Açıkçası ben, edebiyat öğretmenlerinin de bu durumu çok dert ettiğini sanmıyorum. Durum öyle gözüküyor.
35 YIL EDEBİYAT ÖĞRETMENLİĞİ YAPMIŞ ÖĞRETMENLER BİLE BU SORULARI ÇÖZEMİYOR
ÖSYM’nin bunca yanlış yaptığını sizden önce söyleyen birinin çıkmamasını neye bağlıyorsunuz?
Yanlışlıkları koskoca ÖSYM göremiyor ki başkaları görebilsin. Öyle sorular soruyorlar ki herkes, “Doğrudur herhalde!” deyip kabuğuna çekiliyor. Benden önce itiraz edilmedi de değil aslında. Bazı sorularla ilgili çok ciddi anlamda şikâyetler vardı. Bugün Türkiye’deki yargı sistemiyle ilişkili bir biçimde, “Ben şimdi mahkemeye gitsem de zaten bir sonuç alamam.” düşüncesiyle bunlar sadece internette dile getirilen şikâyetler düzeyinde kaldı. Örneğin, internette “2011 LYS tunç uyak” diye arama yaptığınızda birçok yerde şikâyetler olduğunu görürsünüz. Sadece bu soru değil, birçok soruyla ilgili itirazlar görürsünüz. Burada bu itirazlardan ikisini anmakta fayda var. 35 sene edebiyat öğretmenliği yapmış, 45 kitap yazmış, 1300 konferans vermiş bir emekli edebiyat öğretmeni olan Ali Erkan Kavaklı, “LYS Türk Dili ve Edebiyatı sorularını çözdüm. 10 yanlışım çıktı.” diyor mesela. (http://www.alierkankavakli.org/test-sinavlari-yerine-okul-notu ) Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni, Emekli Balıkesir İl Kültür Müdürü Alparslan AYRAL, “Hak sahibi öğrenciler yargı yoluna gidebilir.” diyerek şu açıklamaları yapıyor: “Türk eğitim sisteminin önemli sorunları var. Üniversite soruları ile öyle hatalar yapılıyor ki bunu sağır sultan bile duydu. Gel gelelim ki ÖSYM, velileri de, öğrencileri de tatmin edici açıklamalarda bulunmuyor. 2011 LYS sınavında çıkan sorulardan basın kitapçığında yer alan 7, 8 ve 25. sorular yanlıştır. Bu soruların dışında kalan sorular üzerinde de eleştiriler yapılabilir.” diyor.
Evet, demek ki itiraz eden sadece ben değilim. Arada kaynayıp giden yüzlerce itiraz var.
ÖSYM, YÖK VE MEB'TEN RESMİ ANLAMDA CEVAP İSTEYECEĞİM
Sınavlarla ilgili bu düşüncelerinizi resmi kurumlara ya da ÖSYM’ye ulaştırdınız mı?
Burada resmi kurum olarak ÖSYM, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı gündeme geliyor. Aslında başbakanlık hatta cumhurbaşkanlığı bile bu konuda şikâyet mercii olabilir. Ben bilgi edinme ya da dilekçe kanunu çerçevesinde olmasa da bu düşüncelerimi ÖSYM’ye bildirdim. ÖSYM’nin bu itirazlardan haberi var. Ama muhatap alınmadım, herhangi bir geri dönüş de almadım. Burada şunu da söyleyelim ki bu süreç resmi bir kanalla başvuru yapılmaya doğru gidiyor. Bu konuda ÖSYM, YÖK ve MEB’den resmi anlamda cevap isteyeceğim. Bunun sonucunda da yargı yolu var tabii.
ÖSYM’nin konuyla ilgili açıklama yapmamasını neye bağlıyorsunuz?
ÖSYM’nin eskiden beri böyle bir duruşu vardır. Kolay kolay açıklama yapmaz, özellikle de yanlış soru itirazlarında. Bir de açıklama yapması durumunda benim itirazlarım gündeme geleceği için bundan kaçınacaktır. ÖSYM büyük ihtimalle “Bu öğretmenin iddiaları yayılma şansı bulamaz, gelip geçer.” şeklinde düşünüyor sanırım. Ama bunca yanlış ortadayken bunun böyle devam edemeyeceği açıktır. Zaman aşımı söz konusu olmaz böyle konularda.
ÖSYM'NİN YANLIŞLARI YÜZÜNDEN DERS ANLATAMAZ HALE GELDİM
Benim derdim şu: ÖSYM’nin yanlışları yüzünden ders anlatamaz hale geldim. Öğrencim gelip bana bir soru soruyor. Ben, “Şöyledir ama bunu ÖSYM kabul etmiyor.” demek zorunda kalıyorum. “Ders kitabınızda böyle yazıyor ama bunu ÖSYM kabul etmiyor.” demek zorunda kalıyorum.
Bunu hemen bir örnekle açıklayayım. ÖSYM yanlış Batılılaşma temasıyla ilgili bir soru sordu, soru şöyle (2010/48. soru.
I. Sergüzeşt Yukarıdaki yapıtlardan hangilerinde Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasının yarattığı sonuçlar işlenmiştir? A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III. D) III. ve V. E) IV. ve V. |
Sorunun cevabı ‘C’ seçeneği olarak ilan edildi. Buna göre Mürebbiye, “Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasının yarattığı sonuçları işleyen” bir yapıt değil. Ama ben Mürebbiye’nin yanlış Batılılaşmanın sonuçlarını yansıttığını çok iyi biliyorum. Kitabımda da onlarca kaynak gösteriyorum bunun böyle olduğuna dair.
ÖSYM, ders kitabında yer alan bilgiyi de doğru olarak kabul etmiyor. Şu soruda olduğu gibi (2011/8. soru):
İnsanı etkileyen birçok şiirin gizleri, dünyanın her yerinde dilin ses, biçim, söz dizimi yönünden ustaca kullanılmasında aranmalıdır. Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? D) İlgi eki almış sözcük kullanılmıştır. |
Cevap D seçeneği. Yani verilen cümlede ilgi eki yoktur, deniyor. Kitabımda, şu an lise 9. sınıf dil ve anlatım kitabının “–in” ekine ilgi eki dediğini ve bu ekten de verilen cümlede üç tane yer aldığını ifade ettim. Ayrıca Muharrem Ergin, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Prof. Dr. Leyla Karahan, Prof. Dr. Ahmet Topaloğlu, Prof. Dr. Vecihe Hatipoğlu, Prof. Dr. Ahmet Buran gibi pek çok profesörün “–in” ekine ilgi eki dediklerini belirttim. Yani öğrencinin ders kitabı, dershane kitapları, bilimsel kaynaklar “ilgi eki” diyor ama soru hazırlayıcılarımız bunu kabul etmiyor. Neyi kabul ettiklerini de bilmiyoruz.
ÖSYM VEBAL ALTINDADIR
ÖSYM’nin yanlış ya da müfredat dışı soru sorması genel anlamda öğrenciler için bir hak kaybına neden olmuyor mu?
Tabii ki hak kaybına neden oluyor. Bu hak kaybının boyutlarını kestirmek mümkün değil. ÖSYM bu konuda büyük bir vebal altındadır.
2013 YGS sorularını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu yıl yapılan YGS sorularının iyi olduğunu söyleyebilirim. YGS Türkçe sorularıyla ilgili genelde soruların uzun olmasından yakınılırdı, bu sene onun değiştiğini görüyoruz. Ben bu seneki soruları daraltılmış ama basite indirgenmemiş sorular olarak nitelendiriyorum. Kısa fakat yoğun metinler seçilmiş. Soru tarzında da bir farklılaşmaya gidiş var sanırım. ALES'te sorulan sözel mantık sorularını andıran sorulara yer verildi bu sene. Bazı sorular çok hoştu. Birkaç soru vardı ki keşke bu soruları ben hazırlasaydım, dedim.
ÜÇ DÖNÜM BOSTAN, YAN GEL YAT OSMAN...
Peki, haziran ayında yapılacak LYS ile ilgili beklentiniz nedir? Sizce eski sınavlar gibi mi olacak yoksa bir düzelme görebilir miyiz?
İddialı konuştuğumu veya kendimde bir şey vehmettiğimi düşüneceksiniz ama bu kitabımdan sonra soru hazırlayıcılarının o kadar rahat olamayacaklarını düşünüyorum. Soru hazırlayıcılarının soruları hazırladığı üç kitapta artık alınacak bir şey de kalmadı. Bu sınavda ne yapacaklar? Ya aynı tarzı sürdürecekler ya da kaynaklarını değiştirecekler, başka kaynak bulacaklardır. Soru hazırlayıcılarının Namık Kemal’le ilgili nasıl bir soru soralım diye bir araya gelip düşüneceklerini zannetmiyorum. Hazırcılığa alışmışlar bir kere. O yüzden de kitabın bir bölümünün adını “Üç dönüm bostan, yan gel yat Osman” koydum. Belki daha da abartırlar, doktora tezlerine müracaat ederler. Dershaneler de ÖSYM’ye uymuş, akıl almaz sorular soruyorlar öğrencilere. Kendileri de bilmiyor hazırladıkları soruların cevaplarını. ÖSYM’deki soru hazırlayıcılarının bundan sonraki yönelimleri konusunda bir öngörüm var. Bunu, On5yirmi5’e açıklayayım: Soru hazırlayıcılarının, soruları açık öğretim ders kitaplarından yapacakları alıntılarla oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu, elbette sadece bir tahmin… Belki de “Biz ne yapıyoruz böyle?” diye düşünüp doğru düzgün soru hazırlarlar.
BENİM DERDİM ÖSYM İLE DEĞİL...
Bu durum nasıl düzelebilir noktasında ne tür önerileriniz olabilir?
Amaç zaten bu durumu düzeltmek, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalı. Aslında tüm bunları söylerken ÖSYM’nin yaptığı iyi şeyleri de söylemeden geçmemek gerek. Kitabımda zaten iyi olan şeyleri de belirtiyorum. Sınav güvenliğinin sağlanması konusunda yapılan çalışmalar, soru kitapçıklarının internette erişime açılması hakikaten çok önemli adımlar oldu. Kitabı okuyanlar da görmüşlerdir, ÖSYM hakkında olumlu düşüncelerimi de yansıttım orada. Çünkü benim derdim ÖSYM ile değil, benim derdim Türk dili ve edebiyatı testlerini hazırlayanlarla.
Peki, bu durum nasıl düzeltilebilir? Bir kere ders programından, ders kitabından haberi olan, empati yapma yeteneğine sahip soru hazırlayıcıları olmalı. Balık baştan kokar. Tuzunuz kokmuşsa tuzunuzu değiştirmelisiniz. Bunun başka yolu yok.
GEÇMİŞ SORULARLA İLGİLİ BİR DÜZELTME ŞART
Düzeltme derken geçmiş sınavlardaki yanlışların düzeltilmesinden mi bahsediyorsunuz, yapılacak sınavlarda yer alacak soruların nitelikli olmasını mı kastediyorsunuz?
Tabii ki yapılacak sınavlarda yer alacak soruların nitelikli olmasını kastediyorum. Ama daha önceki sorularınıza verdiğim cevaplarda da açıkça belirttiğim gibi geçmiş sınavlardaki sorularla ilgili bir düzeltme şart. ÖSYM’nin soruları içtihattır. Diyelim ki iki öğretmen bir konuda tartışıyor. Bunlardan biri diğerine “Falan yılın falan sorusunda ÖSYM böyle diyor, tartışmaya gerek yok!” der. Bundan sora öğretmenler, –in ekine ilgi eki diyemezler, Mürebbiye’yi yanlış Batılılaşmanın sonuçlarıyla ilgili bir roman olarak sayamazlar. Artık, koşmalar 8 dörtlükten oluşur, Mağara ve Işık bir şiir kitabıdır, Bile/Yazdı bir şiir kitabıdır, Cahit Külebi’nin Sıkıntı diye bir kitabı vardır, Kurtlar Sofrası Kurtuluş Savaşı’nı anlatır vs. Öğretmenin bunları söylerken kendisine karşı çıkana da söyleyeceği söz bellidir: Sen ÖSYM’den daha iyi mi biliyorsun?
AMACIM BİLGİ YANLIŞLIKLARININ DÜZELTİLMESİ
Peki, böyle bir durumda 2010, 2011, 2012 sınavlarının iptali gündeme gelebilir mi?
O mümkün değil. 2010’da sınava girmiş bir lise son sınıf öğrencisi üniversiten mezun olmak üzere çünkü. Benim amacım, sorulardaki bilgi yanlışlıklarının düzeltilmesidir. Sınav iptali gibi bir talebim yok. Fakat yapılacak soru iptalleri, hukuken nasıl sonuçlar doğurur, onu bilemem.
Yakın bir zamanda LYS 3 Türk Dili ve Edebiyatı sınavı yapılacak. Bu sınava hazırlanan öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
Öğrencilere öncelikle okuldaki derslerini ihmal etmemelerini öneririm. Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı’nda Öz Şiir, Toplumcu Gerçekçilik, Garip, 2. Yeni gibi konulardan zaten yazılı sınavlarında sorular çıkıyor. Bu konulara dershanede nasıl olsa bakarız diye okul derslerini boşlamasınlar. Sözünü ettiğim, soru hazırlayıcılarının kaynak olarak kullandığı, kitapları da okusunlar. Çünkü bu kitaplar çok fazla detaya inmeden ve sözü eğip bükmeden konuları anlatıyor. Emin Özdemir ve Kenan Akyüz’ün kitapları toplamda 200 sayfayı ancak bulur. Diğerine bakmaları gerekmez. Bunun yanı sıra 100 Temel Eser listesinde yer alan romanların içeriklerini bilmeliler. Edebiyat ders kitaplarında ünite başlarında okunması istenen kitaplar vardır, onların içeriklerini öğrensinler. Ayrıca 70’li yıllardan beri çıkmış olan edebiyat sorularını gözden geçirmelerinde fayda var. Çünkü bazı sorular küçük değişikliklerle tekrar sorulabiliyor. Önceki yıllarda çıkmış soruları çözdüklerinde görecekler ki orada bazı temalar -yanlış Batılılaşma, Kurtuluş Savaşı ile ilgili romanlar, köy romanları gibi temalar- vardır. Önce bu temaları çıkarıp bunlara sistematik bir şekilde çalışmalılar. Bir de ÖSYM’nin son yıllarda sorduğu ve tekrar sorup sormayacağı çok belirsiz alanlar var (Mahallileşme ya da Sebk-i Hindi gibi akımlar) onlara bakabilirler. Bu konular maalesef ders kitaplarında yok. Nereden nasıl hazırlanırlar bilemiyorum doğrusu.
LYS TÜRK DİLİ VE EDEBİYAT SORULARINI HAZIRLAYANLARLA HER PLATFORMDA TARTIŞMAYA HAZIRIM
Son olarak söylemek istedikleriniz…
Sonuç olarak şunu söylemek isterim: ÖSYM bu itirazlara açık olarak bir cevap vermelidir. ÖSYM bir açıklama yapmalı ki, öğretmenler de ona göre hareket etsin. En azından kendi adıma konuşayım: Artık, sınıfta ders anlatamaz hale geldim. LYS’ye hazırlanan öğrencilerim yanıma geldiğinde yanlışlığını iddia ettiğim konularla ilgili soru sorduklarında ne diyeceğimi bilemiyorum. Yanlışlığını açık olarak bildiğim şeyleri ÖSYM öyle söylüyor deyip kabullenmem mümkün değil. Ders kitabı yazsa 'hadi neyse' diyeceğim. MEB’in görüşü böyleymiş deyip geçerim. Bir öğretmen olarak beni bağlayan MEB’in resmi kaynaklarıdır ancak. O kaynaklardaki bilgileri de eleştirebilirim ama sonuçta uygularım.
Söylediklerimin her zaman arkasındayım. ÖSYM’nin Türk Dili ve Edebiyatı testlerini hazırlayanlarla her zaman, her platformda bunları tartışmaya hazırım. Akademisyenlerle de, öğretmen arkadaşlarla da… Özellikle akademisyenleri ve edebiyat öğretmeni arkadaşları konuya duyarlı olmaya çağırıyorum.
Bana görüşlerimi açıklama imkânı tanıdığı için on5yirmi5’e, özveri ve nezaketle bu mülakatı gerçekleştirdiğiniz için de size çok teşekkür ediyorum.
İsterseniz yanlış olduğunu söylediğim sorularla ilgili sorularımızı yönelterek bitirelim mülakatımızı. İşte sorular:
1. Mürebbiye, Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasının yarattığı sonuçları işleyen bir roman değil midir? (2010/48. soru)
2. -in eki ilgi eki değil midir? (2011/8. soru)
3. “el" ve “egül” sesleri aynı kafiye çeşidi midir? (2011/25. soru)
4. Koşmalar sekiz dörtlükten oluşan şiirler midir? (2011/30. soru)
5. Necati Bey’in mahallileşme akımıyla bir ilgisi yok mudur? (2011/34. soru)
6. Ahmet Haşim’in şairliği mi öndedir, şiir kuramcılığı mı? (2011/45. soru)
7. Attila İlhan’ın Kurtlar Sofrası romanı Kurtuluş Savaşı’yla ilgili bir roman mıdır? (2011/50. soru)
8. Behçet Necatigil'in Bile/Yazdı adlı kitabı şiir kitabı mıdır? (2011/53. soru)
9. Cahit Külebi'nin Sıkıntı adlı bir kitabı var mıdır? (2011/53. soru)
10. Orta oyunu, bir anlatı mıdır? (2012/33. soru)
11. Nedim, 17. yüzyılda yaşamamış mıdır? (2012/36. soru)
12. Sezai Karakoç’un Mağara ve Işık diye bir şiir kitabı var mıdır? (2012/54. soru)
13. Bir metnin hangi duyguyu/duyguları uyandırdığı söylenebilir mi? (2010/24. soru)
14. Abdülhak Şinasi Hisar’ın anlatımı gözlemci gerçekçiliğe dayanmaz mı? (2010/42. soru)
15. Mehmet Akif aruz kusuru yapan bir şair midir? (2010/42. soru)
16. Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay kadınlar arasından seçtiği kişileri psikolojik incelikleriyle ustaca canlandırmamış mıdır? (2010/44. soru)
17. Sembolistler gerçeği izlenimlerine göre yansıtmazlar mı? (2010/56. soru)
18. Münazarada, konuşmacı ‘yeri geldikçe’ duygusal ve coşkusal söyleme başvuramaz mı? (2011/27. soru)
19. "Tağ tağka kavuşmas, kişi kişige kavuşur." atasözü Kutadgu Bilig’de geçemez mi? (2011/31. soru)
20. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun mekân boyutunda “Medeniyet değişikliğinin oluşturduğu karmaşa”, “Doğu-Batı ya da eski-yeni çatışması”, “şehrin toplumsal yaşamının kalbinin attığı mesirelerde kadın erkek karşılaşmaları” var mıdır? (2011/44. soru)
21. Roman kahramanının, doğal olarak içinde bulunduğu duruma göre, kendi kendisiyle konuşması, tartışması bir anlatım tekniği olarak diyalog terimiyle karşılanmaz mı? (2012/24. soru)
22. Abdülhak Hamit Tarhan, Tanzimat sonrası edebiyatımızın şairleri arasında mı yer alır? (2012/40. soru)
23. Köy romanları ne zaman başlıyor? 1920’li yıllarda mı, 1940’lı yıllarda mı, 1950’li yıllarda mı? (2012/42. soru)
24. Dudaktan Kalbe ve Ankara romanlarında yanlış Batılılaşmanın sonuçları görülmez mi? (2012/46. soru)
25. Rahmet Yolları Kesti romanı “halkın sorunlarını yansıtma”yı amaçlayan ve “insanları ezen koşulları ortaya çıkaran” bir roman mıdır? (2012/51. soru)
26. Orhan Kemal'in Baba Evi adlı yapıtıyla Kemal Tahir’in Kurt Kanunu arasında konusal yönden kimi açılardan bir benzerlik kurulamaz mı? (2012/52. soru)
Neşet Günel kimdir?
1964 Gümüşhane Şiran doğumlu. Düzce İHL (1983), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı (1987) mezunu. İstanbul Ümraniye Anadolu Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak görev yapıyor. 8. sınıflar için yazdığı Türkçe kitabı 2010’da Karekök Yayınevi’nden çıktı. Röportaj konusu olan LYS Türk Dili ve Edebiyatı Testleri Beyanındadır adlı çalışması da aynı yayınevi tarafından yayımlandı.