BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
YAZARLAR

Demek ki biz böylelerine lâyığız

Halk, sevgi, saygı, hoşgörü, tatlı dil, güler yüze alışmamış ki.. Hayatı boyunca; ana-baba dayağı, öğretmen dayağı, usta dayağı, çavuş-komutan dayağı, patron dayağı, (kadınsa) koca dayağı..

Ahmet Altan'ın "Başbakan dövdükçe oyu mu artıyor?" deyişini okuyunca aklıma geldi.
Gelin hep birlikte itiraf edelim:
Bizim demokrasimiz, “Fukara demokrasisi”dir..
Evet, evet aynen böyle..
Yaşım 52...
Neredeyse 40 yıldır ucundan kenarından politikacılarımızı yakından tanıdığımı söyleyebilirim..
Benim 10 yaşımda tanıdığım politikacılarla 52 yaşıma geldiğim şu süreçte tanıdığım politikacılar arasında hiç fark yok…
Hiç değişmediler..
Ali gitti, yerine Veli geldi.
Hüsamettin yoksa, Cenabettin var ama tartışmalar hep aynı:
“Ne olacak bu fakir fukaranın hali?”
 
Yıllardır, hep bu soruyu sordular ve yıllardır da hep o fukaraların oylarıyla (çünkü bu ülkede fukara sayısı her zaman, fukara olmayan sayısının en az 5 katı olmuştur) iktidara geldiler ama ne hikmetse(!) çok şikâyetçi oldukları o fukaralığı bir türlü bitiremediler.. 
Ne bitirmesi?. 
Daha da arttırdılar.. 
Neden?..
Çünkü bu ülkede fukara sayısı, zengin (hem maddi, hem de kültürel olarak) sayısının altına düşerse, bu kanguru tipli, “Yöneten Parti Modeli” hırsızı politikacılar bir daha hayatları boyunca meclisin yüzünü göremezler..
Meclisin yüzünü görmek bir yana, politik karargâhların elli metre yakınından bile geçemezler..
Fukaralar da hep bunları seçti ve seçmeye devam ediyor..
Tayip Erdoğan, belediye başkanı seçildiğinde taraftar gazeteleri onun gecekonduda oturmasıyla övünüyorlar, "fukara babası" diyorlardı.
Ve işte fukaraların oyları ile İstanbul belediye başkanı ve sonunda başbakan oldu...
Şimdi ise “Dünyanın en zengin ilk on başbakanından biri" olduğu söyleniyor...
"Fukarayı en çok azarlayan Başbakan” olarak tanınıyor..
 
Gelecek seçimi garantilemek için “deve dikeni, Türk kendini öpeni sever” atasözünü kanıtlamak mı istiyor ne?.. 
Erdoğan ne kadar çok aşağılarsa, fukara halk yığınları da onu o kadar çok seviyor..
Halk, sevgi, saygı, hoşgörü, tatlı dil, güler yüze alışmamış ki..
Hayatı boyunca;
ana-baba dayağı, öğretmen dayağı, usta dayağı, çavuş-komutan dayağı, patron dayağı, (kadınsa) koca dayağı..
Hep aşağılanma, azar, küfür, hakaret..
Alışmış bir kere..
Özel radyolar dönemi başladığında en çok reyting yapan sunucular, dinleyicileri en çok azarlayan, aşağılayanlardı..
Sonradan en ünlü de onlar olup TV programcısı oldular..
Futbol maçlarında tuttuğu takımın futbolcusu gol atınca:
“Amma attı ...spu çocuğu” diyerek gol atan futbolcusunu övmek başka hangi ulusun aklına gelir ki?..
Ya da övmek istediği biri için:
“Felâket bir adam anasını ...tiğimin  oğlu” diye küfür savuran..
Ne diyeyim...
Layığımız böylesi herhalde...
Yorumlar