Demek ki biz böylelerine lâyığız
Halk, sevgi, saygı, hoşgörü, tatlı dil, güler yüze alışmamış ki.. Hayatı boyunca; ana-baba dayağı, öğretmen dayağı, usta dayağı, çavuş-komutan dayağı, patron dayağı, (kadınsa) koca dayağı..
Adil Yargıcıadilyargici@internethaber.com
Ahmet Altan'ın "Başbakan dövdükçe oyu
mu artıyor?" deyişini okuyunca aklıma geldi.
Gelin hep birlikte itiraf edelim:
Bizim demokrasimiz, “Fukara
demokrasisi”dir..
Evet, evet aynen böyle..
Yaşım 52...
Neredeyse 40 yıldır ucundan kenarından
politikacılarımızı yakından tanıdığımı söyleyebilirim..
Benim 10 yaşımda tanıdığım politikacılarla 52 yaşıma geldiğim
şu süreçte tanıdığım politikacılar arasında hiç fark yok…
Hiç değişmediler..
Ali gitti, yerine Veli geldi.
Hüsamettin yoksa, Cenabettin var ama
tartışmalar hep aynı:
“Ne olacak bu fakir fukaranın hali?”
Yıllardır, hep bu soruyu sordular ve yıllardır da hep o
fukaraların oylarıyla (çünkü bu ülkede fukara sayısı her zaman,
fukara olmayan sayısının en az 5 katı olmuştur) iktidara geldiler
ama ne hikmetse(!) çok şikâyetçi oldukları o fukaralığı bir türlü
bitiremediler..
Ne bitirmesi?.
Daha da arttırdılar..
Neden?..
Çünkü bu ülkede fukara sayısı, zengin (hem maddi, hem de
kültürel olarak) sayısının altına düşerse, bu kanguru tipli,
“Yöneten Parti Modeli” hırsızı politikacılar bir
daha hayatları boyunca meclisin yüzünü göremezler..
Meclisin yüzünü görmek bir yana, politik karargâhların elli
metre yakınından bile geçemezler..
Fukaralar da hep bunları seçti ve seçmeye devam ediyor..
Tayip Erdoğan, belediye başkanı seçildiğinde
taraftar gazeteleri onun gecekonduda oturmasıyla övünüyorlar,
"fukara babası" diyorlardı.
Ve işte fukaraların oyları ile İstanbul belediye başkanı ve
sonunda başbakan oldu...
Şimdi ise “Dünyanın en zengin ilk on
başbakanından biri" olduğu söyleniyor...
"Fukarayı en çok azarlayan Başbakan” olarak
tanınıyor..
Gelecek seçimi garantilemek için “deve dikeni, Türk
kendini öpeni sever” atasözünü kanıtlamak mı istiyor
ne?..
Erdoğan ne kadar çok aşağılarsa, fukara halk
yığınları da onu o kadar çok seviyor..
Halk, sevgi, saygı, hoşgörü, tatlı dil, güler yüze alışmamış
ki..
Hayatı boyunca;
ana-baba dayağı, öğretmen dayağı, usta dayağı, çavuş-komutan
dayağı, patron dayağı, (kadınsa) koca dayağı..
Hep aşağılanma, azar, küfür, hakaret..
Alışmış bir kere..
Özel radyolar dönemi başladığında en çok reyting yapan
sunucular, dinleyicileri en çok azarlayan, aşağılayanlardı..
Sonradan en ünlü de onlar olup TV programcısı oldular..
Futbol maçlarında tuttuğu takımın futbolcusu gol atınca:
“Amma attı ...spu çocuğu” diyerek gol atan
futbolcusunu övmek başka hangi ulusun aklına gelir ki?..
Ya da övmek istediği biri için:
“Felâket bir adam anasını ...tiğimin
oğlu” diye küfür savuran..
Ne diyeyim...
Layığımız böylesi herhalde...
Yorumlar