ODTÜ'den Erdoğan'a açık mektup
ODTÜ'deki gösterilere katılan bir grup öğrenci geçtiğimiz günlderde Başbakan Erdoğan'a mektup yazmıştı. Ezber bozan bir başta mektup da ODTÜ'lü öğrenciden geldi.
Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatıldığı gün ODTÜ'de gerçekleştirilen törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir grup öğrenci tarafından protesto edilmiş, polis de gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etmişti.
'BÖYLE ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ...'
Yaşanan olaylar sonrası ODTÜ yönetimi öğrenciler sahip çıkarken
Başbakan Erdoğan da yönetime sert çıkmış 'Böyle üniversite
öğrencileri yetiştiriyorsanız bu ülke batmış. Bu hocalara yazıklar
olsun' demişti.
ODTÜ'deki gösterilere katılan bir öğrenci Başbakan Erdoğan'a mektup
yazarak yaşadıklarını anlatmıştı.
ODTÜ'de yaşananlarla ilgili ezber bozan bir mektup da farklı bir
ODTÜ'lü öğrenciden geldi. Adını açıklamayan öğrenci 'Başbakan'a
Açık ' Mektup' başlıklı mektubunun sonunda "İmza: Öz vatanında
garip öz vatanında parya ODTÜ'lü bir öğrenci." ifadelerine yer
verdi.
Başbakan'a Açık Mektup
Sayın Başbakanım,
Sayın Başbakanım diye başlıyorum mektubuma. Çünkü bizim
kültürümüzde büyüklerine içinde saygı belirtisi olan bir ifade ile
seslenilir. Makam sahibi olduktan sonra değerini kaybedenler gibi
olmadığınız için siz hala benim saygı duyduğum bir büyüğümsünüz.
Çünkü ODTÜ'de okuyan bir genç olarak ülkemdeki ‘değişimin'
farkındayım. Her aydınlığı yangın zannedip söndürmeye çalışan,
karanlığa alışıp yıldızlardan bile rahatsız olan ve güneşi balçıkla
sıvamaya çalışanlar varsın o saygıyı göstermesinler.
Geçtiğimiz günlerde okulumu ziyaret ettiniz. Üzgünüm,
"Başbakanımız okulumuza şeref verdiniz" yazılı bir
pankart ile karşılayamadım sizi. Okulumdaki sol gruplar için
‘öteki' anlamına gelen size karşı düzenlenen protesto adı altındaki
vandalizmi gördünüz, benim sizi böyle bir pankart ile karşılamam
halinde siz gittikten sonra başıma gelecekleri bir düşünün. Size
kızıyorlar neden bu kadar çok polis ve araç ile geldi diye?
Oysa demiyorlar ki ODTÜ'ye Başbakan bile ancak bu şekilde
gelebiliyorsa, okulda sol gruplar için ‘öteki' anlamına gelen
öğrencilerin fikir hürriyeti acaba ne haldedir diye.
ODTÜ, Türkiye'de her şeye rağmen ve herkese aykırı bir özerk
cumhuriyet, kendi başına buyruk bir köy gibi davranmaktadır. Özgür
bir ortam oluşturmakla övünmekteler ancak bu ‘özgür
ortam' sadece sol örgütler ve bazı hocalar için
geçerlidir. Marjinal gruplar başka bir düşünceye karşı hiçbir
şekilde tahammül göstermemekte, hoşgörü ile yaklaşmamakta ve şiddet
göstermekten kaçınmamaktadırlar. Okulumuzda bunun örnekleri
geçmişte sıkça yaşandı ve yaşanmaya devam etmektedir. Başka bir
düşüncenin ODTÜ'de bulunma ve kendini ifade şansı yoktur. Severek
okuduğumuz, takip ettiğimiz bir yazarı veya sevdiğimiz bir siyasiyi
okulumuza davet edemiyoruz. Böyle bir şey olması durumunda hemen
konferansı basıp davetliyi yumurta yağmuruna tutuyorlar.
Kendilerinden olmayan herkese, haklarını savunduklarını iddia
ettikleri tüm işçi ve emekçi çocuklarına, hatta zamanında başörtülü
kızlara bile, bu marjinal öğrenciler tarafından şiddet ve sindirme
politikası uygulanmaktadır. Bu c öğrencilerin tokalaşma şekline
bile karışıyorlar. Kutlu Doğum Haftasında gül dağıttık diye
mescidimizi ayakkabılarla çiğnemişlerdi. Hocalara kızmanızı
kınayanlar var. Oysa okul yönetimi gibi hocalar da bu öğrencilerin
arkasında durmakta ve onlara destek vermektedir. Bu hocalardan
birinin derste başörtülü bir kıza, "Sen derse böyle
gelirsen ben gelmem." deyip sınıfı terk ettiğini çok iyi
hatırlıyorum. Sonra o arkadaşımız o dersi bırakmak zorunda
kalmıştı. Okulumuza faşizm yaşattınız diyenler, polisin
tavrını kınayanlar okulda başka düşüncelere ve mensuplarına
yaptıklarıyla yüzleşmelidirler.
Eylemlerindeki amaç, seslerini duyurmak, demokratik haklarını
kullanmak değil, böylesi öğrenci eylemleriyle Sosyalist bir dünya
inşa edene kadar ayakta kalabilmek. Bütün dertleri bu. Onlara göre,
kafalarındaki ütopik dünyaya ait olmayan herkes ötekini, yani
gericiliği ve faşizmi temsil etmektedir. Yazılı, sözlü ve yeri
geldiğinde fiziki olarak mücadele edilmelidir. İstiyorlar ki,
kendileri okulda her istediklerini yapsın, istedikleri kişiye ve
düşünceye saldırsınlar, ama ne okuldaki güvenlik ne de polis okula
girip onlara müdahale etmesin. Okulumuzda işlerine gelen her şey
serbest ve istemedikleri her şey yasaktır. Kendi propagandalarını
yapmak adına bazen yemekhaneyi işgal etmekten çekinmemektedirler.
Bazı öğrencilerin gayri ahlaki davranışları yüzünden zaman zaman
kütüphanede ders çalışmak bile güçleşmektedir. Okulda PKK
ve Sosyalizm propagandası yapmak, gayri meşru ilişki yaşamak, alkol
kullanmak tamamen ve sonuna kadar serbesttir. Okul yönetimi bunlara
göz yummakta ve disiplin yönetmeliğini uygulamaya koymamaktadır. Bu
yüzden ODTÜ'de okuyan her öğrencinin bunlara maruz kalma ihtimali
bulunmaktadır.
ODTÜ'de sizi protesto etmelerine bakıp medya ve Türk kamuoyu
buradan tüm ODTÜ öğrencilerinin veya üniversite gençliğinin size
karşı olduğu çıkarımına varmamalı. Çoğunluğu okulumuz öğrencisi
olmayan vatanına, halkına ve değerlerine yabancılaşmış ve yeri
geldiğinde şiddet uygulamaktan kaçınmayan bu azınlık hiçbir şekilde
ODTÜ'yü ve üniversite gençliğini temsil etmemektedir.
Hatırlıyorum bir haziran akşamıydı. Bir balkondan
kalabalığa şöyle sesleniyordunuz:
"…bugün İstanbul kadar, Saraybosna kazanmıştır; İzmir kadar Beyrut
kazanmıştır; Ankara kadar Şam kazanmıştır; Diyarbakır kadar
Ramallah, Nablus, Cenin, Batı Şeria, Kudüs ve Gazze
kazanmıştır."
O akşam bu cümle zihnimde devam etmişti: Kudüs ve Gazze kadar ODTÜ
kazanmıştır. ODTÜ'de başka bir düşünceye karşı şiddet göstermekten
kaçınmayan bozguncuların zulmüne maruz kalanlar kazanmıştır.
Bu mektubum aynı zamanda bu temennimin gerçekleşmesi ümidiyle size
ve Tük kamuoyuna bir yardım çağrısıdır. Abartmıyorum, okulumuzda
fikir hürriyetini bırakın can güvenliğimiz bile yok. Okuldaki bu
öğrenciler ve örgütler için gerekenler derhal yapılmalı.
Buradan tüm velilere sesleniyorum. Lütfen bize sahip çıkın
ve okul yönetimine baskı kurun. Bu öğrencilere bir dur deyin.
Başbakana gösterilen tepkiye bakıp çocuklarınızın başına neler
geldiğini veya gelebileceğini bir düşünün.
Gidemediğin yer senin değildir, diyorlar. Birileri kendilerini
ODTÜ'nün sahipleri ilan etmiş, buraya istemediğimiz kimseyi
sokmayız diyorlar. Bu mektubu yazdığım bugün okulumuzun en büyük
amfisi olan 450 kişi kapasiteli U3 amfisini işgal etmişler ve ders
işlettirmiyorlar. Bu, bir günde binlerce öğrencinin derslerinden
olması demek ve bunu sadece bir günlüğüne yapmıyorlar.
Gidemediğimiz yer bizim değilse, o zaman okulumuz da sınıflar da
bize değil, sadece belli gruplara mı aittir? Görevi ODTÜ'de eğitim
ve öğretimin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamak olan okul
yönetimi maalesef bu konuda herhangi bir şey yapmamaktadır.
Ahmet Kutsi Tecer'in ilkokulda öğrendiğimiz bir şiirinden biliyorum
ki:
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
O amfiye giremesem de, okulda kendimi, milli ve dini değerlerimi
özgür bir biçimde ifade etmem yasaklanmış olsa da, o amfi de ODTÜ
de tüm öğrencilerine, bu ülkenin tüm vatandaşlarına aittir. Her ne
kadar biz kendi üniversitemizde rahatça gezip tozamıyorsak, bir
araya gelemiyorsak, dersimizin, sınavımızın olduğu sınıflara
giremiyorsak bile.
Mektubumu bitirirken, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
İmza: Öz vatanında garip öz vatanında parya ODTÜ'lü bir
öğrenci.