Şube Müdürlüğü atamalarında yargı tanınmıyor mu?

2014 şube müdürü atamalarında son durum nedir? Yargı kararları tanınmıyor mu? Türk Eğitim-Sen şube müdürleri atamalarıyla ilgili son süreçte yaptıklarını anlattı.

-Şube Müdürleri atamasında Danıştay kararlarıyla hem Genel Yönetmelikte hem de Milli Eğitim Bakanlığının Görevde Yükselme Yönetmeliğinde sadece mülakat sınavlarına göre atama yapılmasını düzenleyen maddelerin yürütmesi durdurulmuştu. Türk Eğitim-Sen şube müdürleri atamalarıyla ilgili son süreçte yaptıklarını maddeler halinde sıraladı. 

Şube müdürleri atamalarının durdurulması kararlarının yanında Ankara 7. İdare Mahkemesi tarafından Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Şube Müdürlüğü için yapılmış olan mülakatların tamamı ve bu mülakatlara göre yapılmış olan atamaların tamamı iptal edilmişti. Son olarak Ankara 4. İdare Mahkemesinin de aynı şekilde tüm mülakatları iptal ettiği yönünde bilgiler var ancak karar metni henüz medyaya yansımamıştır. Ayrıca bu konudaki yüzlerce bireysel benzer dava da görülmektedir ve bunların da aynı yönde çıkma olasılığı çok yüksektir.

Bu kararların resmi tebliği tarihlerinin üzerinden 1 aydan fazla süre geçmiş olmasına rağmen ve de İdari Yarılama Usulü Kanunu 28. Maddesi: “ Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” Şeklinde olup yoruma dahi ihtiyaç bırakmayacak şekilde açık iken yargı kararları uygulanmamaya devam edilmektedir.

İşte tam da bu noktada hukuk devletinin tüm mekanizmaları devreye sokularak bu süreçte bazı sendikalar ve özellikle de Türk Eğitim Sen tarafından aşağıda sıralayacağımız girişimler yapılmıştır:

1. Davayı kazanan tüm sendika ve Konfederasyonlar yargı kararlarını uygulamayan bürokratlar hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardır. Türk Ceza Kanunu 257. Maddesi ihmal sebebiyle uygulamayanlara 6 aydan 2 yıla; kasıtlı olarak uygulamayanlara ise 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.

2. Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Sayın İsmail KONCUK yeni Başbakan Sayın Ahmet DAVUTOĞLU ile bu konuyu yüz yüze görüşerek uygulanmayan yargı kararlarını başbakana iletmiştir. Hemen ardından ise Sayın Başbakan MEB'i ziyaret etmiştir ki muhtemelen bu konu gündeme gelmiştir.

3. Yine Türk Eğitim Sen konuyu yani yargı kararlarının uygulanmamasını Kamu Denetçiliği Kurumuna (Ombudsmanlık) şikâyet etmiştir. Bu kurumdan da tavsiye niteliğinde karar çıkması halinde yargı için belge niteliği taşıması ve kamuoyu ve uluslararası kurum ve kuruluşlar açısından ayrıca önem taşımaktadır. 

4. Son olarak ise Türk Eğitim Sen'in hamlesi adeta şah çekmiştir ki o da şudur. Türk Eğitim Sen resmi yazıyla bu konuda verilmiş olan yargı kararlarının uygulanması için Milli Eğitim Bakanlığına yazı yazmıştır. Ancak Bakanlık kararları uygulamamaya devam ettiği gibi Türk Eğitim Sen'in bu yazısına da cevap vermemiştir. Dolayısıyla hukuk diliyle zımnen reddetmiştir. Hukukta olumsuz yanıt vermekle zımnen reddetmek aynı işleme tabidir. Dolayısıyla Türk Eğitim Sen bu defa bu zımnen ret konusunu yani MEB'in yargı kararlarını kasten uygulamadığını yargıya taşımıştır. Bu durumda eğer yargı bu kararların uygulanması gerektiği yönünde karar verirse artık bu konuda herhangi bir yoruma, tereddüde ve ihmale de yer kalmayacakdemektir. 

5.
 Şayet bu son hamle de sonuç vermez ise bu defa çare Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmekte olacaktır ki Türk Eğitim Sen'in kararlı, yerinde ve zeki hamleleri bu mekanizmanın da devreye sokulabileceğini göstermektedir. Böylesi bir durum yani bir hukuk devleti olduğu halde yargı kararlarını uygulamamak uluslar arası camiada çok ciddi bir itibar kaybına neden olacağı ve ülkeyi üçüncü dünya ülkeleri seviyesine düşüreceği için Türkiye'yi bu duruma düşürmeye de böylesi bir konu için herkesten önce hükümetin müsaade etmeyeceği aşikârdır.

Sonuç olarak Türk Eğitim Sen bu süreci çok zekice yönetmeye devam etmekte ve özellikle Başbakan ile görüşmesi ve son açtığı dava, bir nevi şah çekme anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu konuda artık verilmiş bir yargı kararının uygulanmasına hiçbir kurum, kişi ya da hatta torba yasalar dahi engel olamayacağı için artık bu konu çözülmeye mahkûm hale gelmiş olacaktır. İşte bu nedenle sona yaklaşılmıştır diyoruz.