Memurlar bu şartlarda ek iş yapabilir!
Memurların ek gelir elde etmesi yasak olmaktan çıktı. Memurlar artık gelir vergisini ödemek şartıyla ikinci bir iş yapabilecek. İşte Memurların ek iş yapmasıyla ilgili hazırladığımız haberin ayrıntıları:
MEMURLARIN SERBESTÇE ELDE EDEBİLECEĞİ KAZANÇ VE İRATLAR
Gelir Vergisi Kanunun “Gelirin Unsurları” Başlıklı 2.
maddesinde, gelire giren kazanç ve iratlar yedi başlıkta
incelenmiştir. Bunlar; Ticari kazançlar, Zirai kazançlar, Ücretler,
Serbest meslek kazançları, Gayrimenkul sermaye iratları, Menkul
sermaye iratları ve Diğer kazanç ve iratlardır. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu, memurlar için, bu kazanç ve iratlardan sadece
ticari kazançlardan bir kısmını ilgilendiren bir yasaklama
getirmiştir. 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde; “Memurlar Türk
Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını
gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi
müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil
veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite
ortak olamazlar (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde
kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç).
Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri
ile kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim ve denetim
kurulları üyelikleri görevleri ve özel kanunlarda belirtilen
görevler bu yasaklamanın dışındadır.
Eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan çocukları, yasaklanan
faaliyetlerde bulunan memurlar bu durumu 15 gün içinde bağlı
oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler.” hükümleri yer
almaktadır.
Maddede görüldüğü gibi memurlar için getirilen yasaklamalar ticari
kazançlarla ilgilidir. Dolayısıyla memurlar;
- Kanunlarla yasak edilmemiş olması şartıyla,
- İlgili kanunlar uyarınca vergilendirilmiş olmak kaydıyla,
- Devlet memurunun itibar ve güvenini sarsacak davranışlarda
bulunmasına neden olmamak kaydıyla,
- İş devamlılığı ve verimi ile mesaisine engel olmamak
kaydıyla,
- Memuriyet nüfuzunu kullanarak karşıdakini mağdur etmemek
kaydıyla,
Ticari kazanç dışındaki diğer kazanç ve iratları serbestçe elde
edebilir. Örneğin bir memur, ücret geliri; serbest meslek geliri,
zirai kazanç, gayrimenkul sermaye iradı ya da arızi bir kazanç elde
etmesi mümkündür.
Konuyla ilgili söylenen meyanda çok sayıda yargı kararı vardır. Bu
kararlardan birinde; “657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik
28 inci maddesinde; “Memurlar Türk Ticaret Kanuna göre (Tacir) veya
(Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz,
ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil
veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit
şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumlarını
temsilen alacakları görevler hariç).” hükmü yer almaktadır.
Ticaret sicili Nizamnamesinin 14 üncü maddesinde “Türk Ticaret
Kanununun 12 nci maddesinde tarif edilen ticarethane veya
fabrikalar ile 13 üncü maddesinde tarif edilen ticari şekilde
işletilen diğer müesseseler ticari işletmedir.
Bir gelir sağlamayı hedef tutmıyan veya devamlı olmıyan
faaliyetlerle Türk Ticaret Kanununun 17 nci maddesinde tarif edilen
esnaf faaliyeti sınırlarını aşmıyan faaliyetler ticari işletme
sayılmaz.” denilmektedir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda bir ticari işletmeyi, kısmen
dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir deneceği, ister gezici
olsunlar, ister bir dükkanda veya bir sokağın muayyen yerlerinde
sabit bulunsunlar, iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade
bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya
yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değil
“esnaf” sayılacağı hükme bağlanmıştır.
5846 Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 1 inci maddesinde “Bu
Kanunun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser
sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı
sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile
filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve
radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali
haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını
düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde
yaptırımları tespit etmektir.” hükmü, 18 inci maddesinde “Bir
eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı
sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.” hükmü yer
almaktadır.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; gizli
bilgileri bulundurmamak koşuluyla, Devlet Memurunun 5846 sayılı
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında her türlü eser
çıkarabileceği, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
kapsamındaki bu tür faaliyetlerin 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 28 inci maddesine aykırılık teşkil etmeyeceği
değerlendirilmektedir.
MEMURLAR İÇİN GETİRİLEN TİCARET VE DİĞER KAZANÇ GETİRİCİ
FAALİYETLERDE BULUNMA YASAĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
a. Genel Olarak
Yukarıda da anıldığı gibi, 657 sayılı Kanunun 28. maddesinde,
memurların Türk Ticaret Kanununa göre tacir veya esnaf
sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamayacakları,
ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamayacakları, ticari
mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya
komandit şirkette komandite ortak olamayacakları kesin olarak hükme
bağlanmıştır. Buna göre memurlar
- Tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette
bulunamazlar.
- Ticari mümessil veya ticari vekil olamazlar.
- Kollektif şirket ortağı olamazlar
- Komandit şirkette komandite ortak olamazlar.
- Ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamazlar.
Bu madde hükümlerinin yeterince anlaşılabilmesi için öncelikle
maddede yer alan, tacir, esnaf, ticari mümessil, ticari vekil,
komandite ve kollektif şirket ortağı kavramlarının açıklanması
gerekmektedir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasında tacir; “Bir ticari işletmeyi, kısmen
dahi olsa, kendi adına işleten kimseye tacir denir.” şeklinde
tanımlanmıştır. Esnaf ise Türk Ticaret Kanununun 17 nci maddesinde,
“İster gezici olsunlar, ister bir dükkanda veya bir sokağın muayyen
yerlerinde sabit bulunsunlar, iktisadi faaliyeti nakdi
sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak
geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret
sahipleri” şeklinde tanımlanmıştır. 19.2.1986 tarih ve 19024 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan 86/10313 sayılı kararname esnaflıkla
ilgili ölçütleri belirleyerek konuyu açıklığa kavuşturmuştur. Buna
göre bu kararnamede belirtilen ölçütleri aşmayan işletmeler esnaf
işletmesi ve malikleri esnaf sayılacak, bunu aşan işletmeler ticari
işletme niteliğini haiz olacaklardır. Hangi durumların esnaf v
e tacir niteliği kapsamında bulunmadığı Danıştay 10. Dairesinin
15.4.1987 tarih ve E.87/178, K.87/792 sayılı kararında net olarak
görülmektedir. Kararda; “Polis memuru olan davacının babasının
adına kayıtlı ticari otoyu bir şoförün çalıştırıp hasılatı
kendisine teslim ettiği, davacının boş zamanlarında bu otoyu
kullandığı anlaşılmakta ise de bu hallerin tacir ve esnaf tanımı
kapsamında bulunmadığından meslekten çıkarma cezası verilmesinin
yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.” denilmektedir.
Ticari Mümessil Borçlar Kanununun 449 uncu maddesinde, “Bir
ticarethane veya fabrika veya ticari bir şekilde işletilen diğer
bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin
imzasını kullanarak bilvekale (vekil niteliğiyle) imzasını vaz
etmek (imza koymak) üzere sarih (açıkça) veya zımni (üstü kapalıca)
kendisine mezuniyet (yetki) verilen kimsedir.” şeklinde
tanımlanmaktadır. Ticari Vekil ise, Borçlar Kanununun 453 üncü
maddesinde, “Ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın, tacir
tarafından ticari işletmenin bütün işleri veya bazı işlemleri için
temsil yetkisi verilen kişidir.” şeklinde tanımlanmaktadır.
b. Şirket Türleri İtibariyle Getirilen Yasaklamalar
Şirket, birden fazla kişinin ortak bir amaca ulaşmak için emek ve
mallarını bir sözleşmeyle birleştirmeleri suretiyle meydana
getirdikleri topluluktur. Şirketler, adi şirketler ve ticaret
şirketleri şeklinde ikiye ayrılabilir. Türk Ticaret Kanununun 136.
Maddesinde ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited
ve kooperatif şirketleri olarak sıralanmıştır.
b.1. Adi şirketler: Tüzel kişiliği olmayan ve ortakların şirket
işlerinden dolayı sorumluluğunun birinci derece ve müteselsil
olduğu şirket türüdür. Adi şirketin tüzel kişiliği olmadığından
tacir sıfatı şirkete değil ayrı ayrı her bir ortağa aittir. Bu
nedenle devlet memurları adi şirketlere ortak olamazlar.
b.2. Kollektif şirketler: Kollektif şirket Türk Ticaret Kanununun
153. Maddesinde, “Ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında
işletmek maksadıyla hakiki şahıslar arasında kurulan ve
ortaklarından hiçbirisinin mesuliyeti şirket alacaklılarına karşı
tahdid edilmemiş olan şirket” şeklinde tanımlanmaktadır. Devlet
memurlarının kollektif şirket ortağı olamayacakları 28. Maddede
açıkça belirtildiği için devlet memurları kollektif şirketlere
ortak olamazlar.
b.3. Adi komandit şirket: Türk Ticaret Kanununun 243. Maddesine
göre adi komandit şirket tanımlanmıştır. Komandit şirketlerde
komandite ve komanditer olarak iki çeşit ortak vardır. Şirkette
yönetim komandite ortak veya ortaklar tarafından yerine
getirilmektedir. Devlet memurlarının komandite ortak olması
yasaklanmış ancak komanditer ortak olması serbest
bırakılmıştır.
b.4. Anonim şirket: Anonim şirketler Türk Ticaret Kanununun 269.
Maddesine tanımlanmıştır. Kanuna göre, anonim şirketlerin altı
temel özelliği vardır. Bunlar;
- En az beş gerçek veya tüzel kişi ortağın olması,
- Belirli bir iktisadi gaye ve konu ile uğraşmak için kurulmuş
olması,
- Girişim için bir ticari işletme kurulması,
- Ortakların, paylara bölünmüş sermayeye katılmayı kabul etmiş
olmaları,
- Bir ticari unvana sahip olunması,
- En az 50.000 YTL sermaye konulması,
Anonim şirketlerin kendisi tüzel kişi tacir sayılmakta fakat
bunların yöneticileri ve pay sahipleri bu sıfatlarından dolayı
tacir sayılmamaktadır. Devlet memurlarının 657 sayılı Kanunun 28.
Maddesine göre, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev
alamayacakları, hükmünden yola çıkarak anonim şirketlerde yönetim
ve denetim kurullarında görev alamayacakları ama bunun dışında her
şekilde anonim şirket ortağı olabilecekleri düşünülmektedir.
Nitekim Danıştay Birinci Dairesi, 19.6.1991 tarih ve E.1991/77,
K.1991/105 sayılı kararında, bir anonim şirkette kurucu ortak olan
öğretim üyelerinin sırf bu sıfatları nedeniyle 657 sayılı Kanunun
28 inci maddesindeki yasak kapsamında sayılamayacağına karar
vermiştir. Kararda, Türk Ticaret Kanununun 278 inci maddesinde
tanımlanan kurucu üye sıfatının, 657 sayılı Kanunun 28 inci
maddesinde öngörülen memuriyete engel faaliyetlerden
sayılamayacağı, ancak anılan memurların anonim şirketin yönetimini
üstlenmeleri halinde ticaret yasağı kapsamına girecekleri
kararlaştırmıştır.
b.5. Limited Şirket: Limited şirket Türk Ticaret Kanununun 503.
Maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, “İki veya daha fazla hakiki
veya hükmi şahıs tarafından bir ticaret unvanı altında kuruluş
ortaklarının mesuliyeti koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile
mahdut ve esas sermayesi muayyen olan şirkete limited şirket
denir.” Limited şirketlerin kendisi tüzel kişi tacir sayılmakta
fakat bunların yöneticileri ve pay sahipleri bu sıfatlarından
dolayı tacir sayılmamaktadır. Türk Ticaret Kanununun 540.
Maddesince, limited şirketlerde herhangi bir belirleme yapılmadığı
müddetçe şirket ortaklarının tamamının kanuni temsilci sıfatına
haiz olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla limited şirkette, şirket
yönetimi konusunda özel bir belirleme yapılmadığı müddetçe devlet
memurlarının bu şirkete ortak olması yasaktır. Ancak limited
şirkete başka bir kişinin müdür olarak atanması durumunda devlet
memurlarının ortak olmasında hiçbir sakınca yoktur.
Konuyla ilgili Danıştay 12. Dairesinin 28 Nisan 2003 tarih ve
2002/3538 , K.200371197 sayılı kararında, limited şirketlerde esas
mukavele veya genel kurul kararı ile şirketi idare ve temsil
konusunda bir veya birkaç ortak kanuni temsilci sıfatıyla tespit
edilmiş veya ortakların dışında bir kişi müdür sıfatıyla bu göreve
getirilmiş ise devlet memurlarının limited şirketlere ortak
olmaları (kanuni temsilci sıfatını haiz olmadıkları müddetçe)
mümkündür.
c. Memurların Görevli Oldukları İştiraklerde Yapabilecekleri
İşler
657 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının sonundaki
parantez içi hükmüyle, memurların görevli oldukları kurumların
iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler memurlar
için getirilen yasaklamanın dışında tutulmuştur. 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin “Başka İş ve Hizmet Yasağı” Başlıklı 15 inci
maddesinin (b) fıkrasında, “Teşebbüs yönetim kurulunun muvafakatı
üzerine teşebbüs veya bağlı ortaklıkların iştiraklerinin yalnız
birisinde olmak kaydıyla bulundukları yerdeki, uygun aday
bulunamaması halinde başka yerdeki iştiraklerin yönetim kurulu
üyeliğine, denetçiliğine ve tasfiye kurulu üyeliğine
getirilebilirler. İlgili bakanlık personeli de, kendi görevlerine
ek olarak bakanın izni ile, teşebbüs genel müdürü tarafından, bu
fıkrada adı geçen görevlere atanabilirler.” hükmüne yer
verilmiştir. Böylece İktisadi Devlet Teşekküllerinin veya Kamu
İktisadi Kuruluşlarının veya bağlı ortaklıklarının, sermayesinin en
az yüzde on beşine, en çok yüzde ellisine sahip bulundukları anonim
şirketler şekline tanımlanan iştiraklerin, yönetim, denetim ve
tasfiye kurulu üyeliklerine memurların atanmalarına imkan
tanınmıştır. Memurlar iştiraklerin yönetim kurulu üyelisi,
denetçisi ve tasfiye kurulu üyesi olarak görev alabilirler.
d. Kooperatif ve Sandıklarda Yapılabilecek Görevler
657 sayılı Kanunun 28. maddesinin ikinci fıkrasında; memurların
üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri ile
kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim ve denetim kurulları
üyelikleri görevlerinde bulunabilecekleri belirtilmiştir.
e. Dernek ve Vakıflar ve Bunların İktisadi İşletmelerinde
Yapılabilecek Görevler
Dernekler mevzuatında yapılan değişikliklerle, 2908 sayılı
Dernekler Kanunu yürürlükten kaldırılmış ve yerine 04.11.2004
tarihinde 5253 sayılı Dernek
ler Kanunu kabul edilmiştir.
Yürürlükten kaldırılan 2908 sayılı Dernekler Kanunu’nun 4 ve 16.
maddelerinde, devlet memurlarına yönelik olarak dernek kurma ve
derneğe üye olma hakkı açısından sınırlamalar bulunmaktaydı.
Ancak, 5253 sayılı Dernekler Kanunu ile devlet memurlarının
derneklere üyeliği ve dernek kurmaları yönündeki sınırlamalar genel
itibariyle kaldırılmıştır. Memurlar başta olmak üzere kamu
görevlileri, kural olarak, derneklere üye olabilirler.
Dernekler mevzuatında, kamu görevlilerin kendi yasaları ile
getirilen kısıtlamalar saklı tutulmuştur. Bu durumda, bir derneğe
üye olmak isteyen kamu görevlilerinin kendi özel kanunlarına
(teşkilat yasalarına) bakmaları ve bir sınırlama olup olmadığını
kontrol etmeleri gerekmektedir. “Atatürk Kültür, Dil Tarih Yüksek
Kurumu” ile “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu”nda çalışan
kamu görevlilerine yönelik sınırlamalar, kurucu yasalarına göre,
derneklere üyelik konusunda kamu görevlileri hakkındaki
sınırlamalara örnek olarak sayılabilir.
Herhangi bir derneğe üye olan memurun derneğin iktisadi
işletmesinden dolayı tacir ya da esnaf sayılması mümkün değildir.
Türk Ticaret Kanunun 18. maddesinde ticaret şirketleriyle, gayesine
varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş
kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek
veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi
amme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler
dahi tacir sayılacakları belirtilmiştir. Dolayısıyla derneklerin
tacir olduğu dernek üyelerinin böyle bir sorumluluğu bulunmadığı
belirtilebilir.
399 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARANAMEYE TABİ (I) SAYILI
CETVELDE GÖSRETİLEN PERSONELİN TİCARET YASAĞI KARŞISINDAKİ
DURUMU
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları
personelinin hizmete alınmalarını, görev ve yetkilerini,
niteliklerini, atanma, ilerleme, yükselme, hak ve yükümlülükleriyle
diğer özlük haklarını düzenler. Kararnamenin 3 üncü maddesinde
istihdam şekilleri belirtilmiş ve asli ve sürekli hizmetlerin
memurlar tarafından yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca hüküm bulunmayan hallerde 657 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanacağı da belirtilmiştir.
Kararnamenin “Başka İş ve Hizmet Yasağı” Başlıklı 15 inci
maddesinde memurların hangi faaliyetlerde bulunabilecekleri
sayılmıştır. Bu hüküm çerçevesinde memurların yapabilecekleri
faaliyetleri şu şekilde sıralayabiliriz;
1- Anonim şirketler hariç olmak üzere, çalıştıkları kuruluşların
faaliyet konusuna giren mal ve hizmetlerin istihsal ve ticareti ile
uğraşan şirketlere ortak olamazlar. Bunların eşleri ve çocukları da
aynı yasaklara tabidir. Bu durumda Devlet memurları anonim
şirketlere her durumda ortak olabilmekte, diğer şirketlere ise
sadece bu şirketlerin kendi kuruluşlarının faaliyet konusuna giren
mal ve hizmetlerin istihsal ve ticareti ile uğraşmaması durumunda
ortak olabilmektedirler.
2- Teşebbüs yönetim kurulunun muvafakatı üzerine teşebbüs ve bağlı
ortaklıkların iştiraklerinin yalnız birisinde olmak kaydıyla
bulundukları yerdeki, uygun aday bulunamaması halinde başka yerdeki
iştiraklerin yönetim kurulu üyeliğine, denetçiliğine ve tasfiye
kurulu üyeliğine getirilebilirler. Bu husus memurların şirketlerin
(yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri hariç) yönetim ve denetim
kurulu üyeliği yapamayacağının bir istisnasını teşkil
etmektedir.
3- Esas görevlerine halel gelmemesi ve teşebbüs genel müdürü veya
yetki vereceği diğer amirlerin uygun görmesi şartıyla, her türlü
eğitim ve öğretim faaliyetlerinde görev yapabilirler. Buna göre
öğretmen olabilme niteliklerini haiz bir memur, özel dershanelerde
625 sayılı Kanun çerçevesinde belirtilen şartlarda öğretmenlik
yapabilir.
4-Kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşları, kamu kurumu
niteliğini haiz kuruluşlar, teşebbüsün faaliyetleri ile ilgi sosyal
ve mesleki nitelikteki kuruluşların yönetim, denetim ve istişare
organlarında görev alabilirler.
5- Kişiler, kurum ve kuruluşlarca, görevleri dolayısıyla teşebbüs
ve bağlı ortaklık personeli aleyhine açılan davalarda, teşebbüs
genel müdürünün uygun görmesi şartıyla görevlendirilecek
avukatlarca savunma yapılması. Avukat pozisyonu (II) sayılı
cetvelde yer almaktadır ve sözleşmeli personel statüsündedir. Ancak
avukatlık yetki ve niteliklerini haiz hukuk müşavirleri (I) sayılı
cetvelde yer almakta olup memur statüsündedir.
6- Bilirkişilik ve hakemlik gibi kanunlardan doğan görevleri
yapabilirler.
TİCARET VE DİĞER KAZANÇ GETİRİCİ FAALİYETLERDE BULUNMA
YASAĞINA AYKIRI HAREKET EDENLERE UYGULANACAK
MÜEYYİDELER
657 Sayılı Kanunun disiplin hükümlerini düzenleyen 125 inci
maddesinin (D) bendinin (h) fıkrasında; Ticaret yapmak veya Devlet
memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde
bulunmanın kademe ilerlemesini durdurma cezası ile
cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm gereğince
yasaklanan faaliyette bunanların, kademe ilerlemeleri, fiilin
ağırlık derecesine göre 1-3 yıl durdurulur.
Danıştay, 21.10.1992 tarih ve E.1991/3960, K.1992/2707 sayılı
kararında; Ticaret ve kazanç getirici faaliyetlerde bulunma
yasağına uymayan ve bu nedenle bir yıl kademe ilerlemesinin
durdurulması ile cezalandırılan kişinin başmüfettişlik görevinden
alınmasında hukuka aykırılığın bulunmadığı sonucuna
varılmıştır.
Ayrıca, eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan çocukları yasaklanan
faaliyetlerde bulunanlar bu durumu 15 gün içerisinde bağlı
oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine
getirmeyenler, 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinin B/b bendi
gereğince kınama cezası ile tecziye edilirler.
GELİR GETİRİCİ FAALİYETLERDE BULUNAN MEMURLARIN DİKKAT
ETMESİ GEREKEN DİĞER HUSUSLAR
Yukarıda anılan hükümler çerçevesinde yasak olmayan gelir getirici
faaliyetlerde bulunan memurlar aşağıdaki konularda da dikkatli
olmak durumundadırlar;
-Türk Ceza Kanununun “Kamu görevlisinin ticareti” Başlıklı 259.
Maddesinde; “Yürüttüğü görevin sağladığı nüfuzdan yararlanarak, bir
başkasına mal veya hizmet satmaya çalışan kamu görevlisi, altı aya
kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
denilmektedir. Dolayısıyla gelir getirici faaliyette bulunan kamu
görevlileri, bu faaliyetleri görevin sağladığı nüfuzdan
yararlanarak yapıyorlarsa bu Türk Ceza Kanunu açısından suç
oluşturacaktır.
-657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Davranış ve işbirliği”
Başlıklı 8. Maddesinde “Devlet memurları, resmi sıfatların
gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve
dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar. Devlet
memurlarının işbirliği içinde çalışmaları esastır.” denilmektedir.
Gelir getirici faaliyette bulunan kamu görevlileri, bu faaliyetleri
yürütürken, resmi sıfatların gerektirdiği itibar ve güvene layık
olduklarını hizmet dışındaki davranışlarıyla da göstermek
zorundadırlar. Dolayısıyla bu temel düzenleme memurlar tarafından
hiç göz ardı edilmeden memurlar hayatlarına devam ettirmek
durumundadırlar.
-657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Amir Durumunda Olan Devlet
Memurlarının Görev ve Sorumlulukları” Başlıklı 10. Maddesinde,
“Amir, maiyetindeki memurlara kanunlara aykırı emir veremez ve
maiyetindeki memurdan hususi bir menfaat temin edecek bir talepte
bulunamaz, hediyesini kabul edemez ve borç alamaz.” denilmektedir.
Gelir getirici faaliyette bulunan ve amir durumunda bulunan kamu
gör
evlileri, bu faaliyetlerini yürütürken, maiyetindeki memurdan
hususi bir menfaat temin edecek bir talepte bulunamayacaklarını
dikkate almaları gerekmektedir.
SONUÇ
657 sayılı Kanunun 28. Maddesinde memurlar için getirilen
yasaklamalar genel olarak ticari kazançlarla ilgilidir. Memurlar;
Kanunlarla yasak edilmemiş olması; İlgili kanunlar uyarınca
vergilendirilmiş olması; Devlet memurunun itibar ve güvenini
sarsacak davranışlarda bulunmasına neden olmaması; İş devamlılığı
ve verimi ile mesaisine engel olmaması; Memuriyet nüfuzunu
kullanarak karşıdakini mağdur etmemesi şartlarıyla ticari kazanç
dışındaki diğer kazanç ve iratları serbestçe elde edebilir. Örneğin
bir memur ücret geliri; serbest meslek geliri, zirai kazanç,
gayrimenkul sermaye iradı ya da arızi bir kazanç elde etmesi
mümkündür.
Memurların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre;
- Tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette
bulunamazlar.
- Ticari mümessil veya ticari vekil olamazlar.
- Kollektif şirket ortağı olamazlar
- Komandit şirkette komandite ortak olamazlar.
- Ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamazlar.
- Adi şirketlere ortak olamazlar.
- Anonim şirketlerde yönetim ve denetim kurullarında görev
alamazlar
- Limited şirketlerde, şirket yönetimi konusunda özel bir belirleme
yapılmadığı müddetçe şirket ortağı olamazlar.