Bu karar memuru çok üzecek!
Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı memuru kara kara düşündürecek... Mahkeme kararlarını uygulamayan kamu görevlisi aleyhine dava açılabileceğine ilişkin kanun hükmünün iptal istemini reddetti.
Anamur Belediye Başkanlığı Hesap İşleri Müdürlüğü görevini yürütürken, bu görevinden alınarak bir alt derecede bulunan Hal Müdürlüğü görevine atanan bir kişi, atama işleminin Mersin 1. İdare Mahkemesi'nce yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesine rağmen belediye başkanı olan davalının bu kararı uygulamadığını iddia ederek, manevi tazminat davası açtı.
KAMU GÖREVLİSİNE TAZMİNAT DAVASI AÇILIR MI?
Davaya bakan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun, mahkeme kararlarını yerine getirmeyen kamu görevlisi
aleyhine tazminat davası açılabileceğine ilişkin 28/4. maddesinin
iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne
başvurdu.
Başvuru kararında, Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrasında,
memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanmalarından
kaynaklanan zararlar nedeniyle kendilerine tazminat davası
açılamayacağının belirtildiği, Anayasa'da bunun istisnasının da
düzenlenmediği, ancak itiraz konusu ibare ile Anayasa'nın bu
hükmünün aksine kamu görevlisine karşı dava açma hakkının
tanındığı, bu nedenle itiraz konusu ibarenin Anayasa'nın 129.
maddesinin beşinci fıkrasına aykırı olduğu savunuldu.
GEREKÇE NE DİYOR?
Davayı esastan görüşen Anayasa Mahkemesi, düzenlemenin iptal
istemini oy çokluğuyla reddetti.
Yüksek Mahkeme'nin gerekçesinde, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinin dördüncü
fıkrasında, mahkeme kararlarının 30 gün içinde kamu
görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgilinin, idare
aleyhine dava açabileceği gibi kararı yerine getirmeyen kamu
görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabileceğinin öngörüldüğü
hatırlatıldı.
Gerekçede, bu hüküm uyarınca idarenin yanı sıra mahkeme kararını
kasten uygulamayan kamu görevlisinin sorumluluğunun da kabul
edilmiş olduğu belirtildi.
Gerekçede, Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrasında,
''Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini
kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları,
kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve
şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir''
denildiği ifade edildi.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin, eylem ve
işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk
düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini
bağlı sayan, yargı denetimine açık devlet olduğu vurgulanan
gerekçede, ''Hukukun ve adaletin en somut yansıması olan
mahkeme kararlarının uygulanması, hukuk devleti ilkesi ve onun
vazgeçilmez koşullarından biri olan hukuka bağlı idare anlayışının
gereğidir'' denildi.
MAHKEME KARARINI YERİNE GETİRMEK ZORUNDA
Gerekçede, Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında,
''Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez'' hükmünün yer aldığı anımsatılarak, şu tespitler
yapıldı:
''Bu hükme göre, kamu görevlileri de mahkeme kararlarını yerine
getirmek zorunda olup, bu konuda seçim hakları bulunmamaktadır.
Kaldı ki mahkeme kararlarını kasten yerine getirmeyen memur ve
diğer kamu görevlilerinin eylemleri suç oluşturmaktadır. Bu
bağlamda, Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca
mahkeme kararlarını uygulayıp uygulamama konusunda seçim hakkı
bulunmayan kamu görevlilerinin, yargı kararlarını kasten yerine
getirmeme eylemleri, Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrası
kapsamında değildir. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu
ibare Anayasa'nın 129. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.''
KARŞI OY GEREKÇESİ NE DİYOR?
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Alparslan Altan ile üyeler Erdal
Tercan ve Zühtü Arslan bu görüşe katılmadı.
Üç üyenin karşı oy gerekçesinde, mahkeme kararının kasten yerine
getirilmemesi halinde, kamu görevlisinin kastının aslında bir
kişisel kusur olduğu, ancak bu durumun onu hizmet kusuru olmaktan
çıkarıp, görevle ilişkisi olmayan kişisel kusur haline
getirmeyeceği savunuldu.
''Doktrinde de kamu görevlisinin yargı kararlarını yerine
getirmemesinin bir kişisel kusur olmakla birlikte bu kusurun
kendisine kanunla verilen yetki kullanılırken işlenmiş olduğu,
buradan kaynaklanan bir zararın tazmini için Anayasa'nın
129. maddesinin beşinci fıkrası gereğince ancak idareye karşı dava
açılabileceği, dolayısıyla 2577 sayılı Kanunun 28. maddesinin
dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu yönündeki görüş büyük
ölçüde benimsenmiştir.
SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMEYEN MEMUR
YANDI!
İtiraz konusu kuralla getirilen sorumluluk rejiminde, mahkeme
kararını yerine getirmeyen kamu görevlisinin kusur türü, açılacak
tazminat davasının nerede ve kime karşı açılacağının
belirlenmesinde etkili olmaktadır. Buna göre, eğer kamu
görevlisi kasıtlı ise davacının tercihine göre, dava idari yargıda
idare aleyhine yahut adli yargıda kamu görevlisi aleyhine
açılacaktır.
ANAYSANA'NIN 129. MADDESİ NE DİYOR?
Kamu görevlisi, kasıtlı değil de kusurlu olarak mahkeme kararını
yerine getirmemişse, bu takdirde dava sadece idari yargıda idare
aleyhine açılabilecektir. Oysa adli ve idari yargının görev
kapsamının belirlenmesinde, bu şekilde ilgilinin kusurunun türü
gibi subjektif kriterlere göre değil, taraflar ve işlemin niteliği
gibi tümüyle objektif kriterlere göre hareket edilmektedir. Bu
gerekçelerle, dava konusu kuralın Anayasa'nın 129.
maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanaatinde
olduğumuzdan, çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.''