Kılıçdaroğlu: Yeni siyaset anlayışına ihtiyacımız var
AYDIN'da kanaat önderleri ve muhtarlarla bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'yi aydınlığa çıkaracağız. Yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Sözüm var, bu ülkede yoksulluğu bitireceğiz" dedi.
Aydın'da Büyükşehir Belediyesi'ni ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Can Güngör Tiyatro Salonu'nda kanaat önderleri ve muhtarlarla buluştu. Burada açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin yeni siyaset anlayışına ihtiyaç olduğunu belirterek, bu noktada sivil toplum kuruluşlarına, kanaat önderlerine büyük iş düştüğünü söyledi. Kılıçdaroğlu, "Elin oğlu kendi ülkenin 25, 50, 100 yılını planlıyor. Bizde 'Devlet Planlama Teşkilatı' vardı, neden kapandı? Bizim devletimizin önceliği bir kişi, 4 yerden maaş alıyor, ona 5'inci maaşı bağlamak mı? İsteyin, asla umutsuz olmayın. Bunların hepsini düzetmeye kararlıyım. Vallahi de billahi de kararlıyım. Devlet savruluyor, yönetilemiyor. Biz demokratik yollarla bu sorunu çözeceğiz. Biz ittifak oluşturduk, adına 'Millet İttifakı' diyoruz.
Türkiye'yi aydınlığa çıkaracağız. Yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Bunu anlatmanız lazım. Güzel bir Türkiye'de hep birlikte kucaklaşacağız. Sözüm var, bu ülkede yoksulluğu bitireceğiz. Bu ülke kaynakları zengin, insan kaynağı zengin. Gençler en büyük zenginliğimiz ama işsiz. Sizin desteğiniz çok önemli" dedi.
'ADI KONMAMIŞ VERGİYE ENFLASYON DERLER'
Türk lirasının değer kaybettiğini dile getiren CHP
lideri Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Merkez Bankası'nın kasasında olan 128 milyar dolar nerede, diye
sorduk. En basit soru bu. Merkez Bankası eskiden döviz satardı,
ihale açardı sonra internet sitesine koyardı, öğrenirdik. Kimse de
bir şey demezdi. 128 milyar doları satan Merkez Bankası değil.
Protokolle bir bakanlığa devrediyorsunuz. Bu para şahsi paran olsa
bedava da verebilirsin. Milletin parası. Devleti yönetenler,
'Merkez Bankası'nın parası nereye gitti, diye sorulur
mu?' diyorlar. Sorulur, dünyanın her tarafında sorulur. Neden
soruyorsunuz, diyorlar. çiftçide, esnafta, sanayicide sorun var. 10
milyonu aşkın işsiz var. Türk lirası eriyor.
ABD doları Avrupa Birliği'nin euro’su değer kazanıyor. Türkiye'de devletini yöneten hükümet kendi vatandaşından dolar üzerinden milletinden borç alıyor. İktisatçılar buna 'ilk günah' derler. O günah şimdi devam ediyor, işleniyor. Hani milliyetçilik? Bankalardaki mevduatların yüzde 54'ten fazlası yabancı para. Bu buhranı nasıl aşacağız, neler yapmalıyız ki milletin omuzlarına yüklenen yük her geçen gün artmasın? Çağrı yaptım, 'Milletin önüne sandık koyun seçim yapalım, kimse vatandaştan korkmasın, kaçmasın' dedim. Tekrar seçerse başım üstüne ve çıkarsın, nasıl çözeceğini de anlatırsın. 'Bu olmaz' diyorlar. yük giderek ağırlaşacak. Enflasyon artıyor, bu yükü vatandaş çeker, işsiz çeker. Asgari ücret eridi, gitti. Adı konmamış vergiye, 'enflasyon' derler. Elektriğe, doğal gaza zam yaparsınız ve Hazine'ye geri gelir. Buradan Türkiye'nin çıkması lazım."
'BU TABLO TÜRKİYE'NİN HAK ETTİĞİ TABLO
DEĞİL'
Ziyaretlerinde kanaat önderleriyle olmaya özen gösterdiğini
belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Siyasetçi olarak benim sorumluluğum ancak kanaat önderi ve sivil
toplum kuruluşları (STK) olarak sizlerin de sorumluluğu var. Kanaat
önderi olmak kolay değildir. Baştan ifade edeyim; televizyon
kanallarında izlerken aklınızdan 'Görsem de şunu sorsam'
diyebilirsiniz. Birazdan masaya oturacağım ve sizden istediğim,
aklınıza geleni ve sormak istediğiniz her soruyu sormanız. Genel
başkanı üzer miyim, demeyin; üzülmem. Birbirimizi tanımak
zorundayız. Ön yargılarımızdan arınmamız lazım. Ciddi sorunlar var.
Bir buhran mı? Evet bir buhran yaşıyoruz. Yüz binlerce çocuk
yardıma muhtaç. 21 yüzyılın Türkiye'sinde böyle bir tablo doğru
değil çıkmak zorundayız.
Esnaf zaten geçim derdinde. 'Sanayicisi önümü göremiyorum' diyor. 'Dolar ne olacak, euro ne olacak bilemiyorum' diyor. Mezun olan, 'Nasıl iş bulacağım' diyor, 'Dışarı gideyim' diyor. Bu tablo, Türkiye'nin hak ettiği bir tablo değil. Bu durumdan çıkaracak olan siyaset kurumudur. Siyasetçi nasıl olmalı? Halkına yalan söyleyen mi? Doğruları söylemekten korkmayan bir siyasetçi mi olmalı? Sorunlar olabilir, sorun varsa çıkarsınız, milletin önüne. 'Böyle bir sorun var, şunları yapacağım' dersiniz. Pandemi olayıyla karşılaşmadan Ağustos 2018'de İstanbul'da toplantı yaptım. Kimseyi eleştirmedim. Ekonomik kriz geliyor, 16 maddeden oluşturduğum önlemleri açıkladım ve bu önlemleri alın dedim."
'83 MİLYONDAN VERGİ ALANLAR MİLLETE HESAP VERMEK
ZORUNDA'
Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesi için öncelikle
israfın önlenmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini
şöyle sürdürdü:
"Devlette israfa son vereceğim, diyeceksiniz. Ben açıkladım ama
iktidar beni eleştirdi. Söylediğim sıradan, herkesin anlayabileceği
şeyler aslında. İsrafı önlemek doğru değil mi? Devlet katında
oturanlar israf yapabilir mi ya da Anayasa'da böyle bir düzenleme
var mı? İnancımızda da böyle bir düzenleme yok. Söylediğinizde
suçlu durumuna geliyorsunuz. Pandemi başladığında hiçbir önlem
alınmamıştı. Ekonomik kriz başlamıştı. Pandemi üzerine geldi. 27,5
yılımı devlete verdim. Herkes beni Sosyal Sigorta'dan bilir. En az
çalıştığım yer orası. Maliye Bakanlığı'nda uzun yıllar
çalıştım.
Tasarruf ve bütçe nasıl yapılır, para nasıl harcanır gibi konularla bütün hayatım geçti. Para toplayan bir birimde yöneticiydim. Parayı topluyorsunuz, o parayı harcamanın ne kadar zor olduğunu görüyorsunuz. Vergileri toplamak kolay mı? Aman israf olmasın, diye titriyorsun. Devleti yönetenler, 83 milyondan vergi alanlar, millete hesap vermek zorunda. Hesap vermeyen bir siyaset, demokrat olamaz. Vatandaş, vergimi veriyorum, diyorsa idarecinin de hesap vermesi lazım. Biz de vergilerin nereye harcandığını bilmeyiz. Yollara, hava alanlarına, kimsenin itirazı yok. Çok masum bir soru soruyoruz, 'Kaça yaptınız' ancak cevabını alamıyoruz. Sadece ben değil TBMM'ndeki 600 vekil de bilmiyor. Hastaneler, havaalanları, yollar yapılırken devlet sırrı değildi. Pek çok yönetici bunları açıklardı. Ne oldu da devlet sırrı oldu?"
'ÜRETEN TÜRKİYE LAZIM'
Üreten bir Türkiye'nin önemine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Birinci
kuralı, devletin saydam olmasıdır. Devleti yönetenlerin ahlaklı
olması lazım. Her kuruşun hesabını vermesi lazım. Bundan onur ve
gurur duyması lazım. Devlet, herkesin can ve mal güvenliğini
sağlamalıdır. Bunun adı demokrasidir. Yatırımcı, 'Türkiye'de
demokrasi var' diyecek. Düşünce özgürlüğü olacak. Bir siyasi
partinin en çok ihtiyaç duyacağı şey eleştiridir. Bir yerde bir
eksiklik varsa öğrenecek ve ona göre çözecek. İkincisi, üreten
Türkiye lazım. Türkiye mercimek, nohut, et, canlı hayvan, bamya,
saman ithal eder mi? Bu kadar bereketli topraklarda bunlar ithal
ediliyorsa çiftçi ne yapacak? Esnaf nasıl geçinecek?
Orta direk artık yok oldu. Milleti ayakta tutan bu. Çiftçiyi ayakta tutma yolu var. Sözümüzdür, eğer tarım yapılıyorsa mutlaka her köye bir ziraat mühendisi gönderilecek. Parasını devlet verecek. Köydekilere yardımcı olacak. Hayvancılık varsa veteriner tayin edeceksiniz. İmamı, öğretmeni gönderebiliyoruz, onları da gönderebiliriz. Dışarıda birçok insan var hatta diyorum, bunları yaparsanız oyunuz artacak. 'Para yok, ödeyemeyiz' diyorlar. Elin adamına dünyanın parasını ödüyorsun. Üstelik euro üzerinden, dolar ödüyorsun. Bu adama Türk parası vereceksin" diye konuştu.
'FARKLI DÜŞÜNCEDEN KORKMAMAK LAZIM'
Katma değeri yüksek ürünler üretilmesi gerektiğini belirten
Kılıçdaroğlu, "Bu kadar bereketli topraklarda 18 milyar dolarlık
tarım ürünü ihracatı nedir? Katma değeri yüksek ürünü nasıl
üreteceğiz? Makine halısı yapıyoruz, adam bir çanta cep telefonuyla
sizden çok daha fazla kazanıyor. Katma değeri yüksek üretim için
üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Sanayici elle tutulan metaya
dönüştürsün. Bizim üniversitelerimiz bilgi üretmiyor.
Üniversiteleri mahvettiler. Farklı düşündüler, diye
üniversitedeki hocaların çoğunu attılar. Orta Çağ'da bir kişi,
'Dünya yuvarlak' dedi, haklı çıktı.
'Yuvarlak' dediğinde suçlandı. Farklı düşünceden korkmamak lazım. 128 milyar dolar Merkez Bankası'nın parası sorulur mu, diyorlar. Soru sormak, insan olmanın vazgeçilmezdir. Bir ülkede kalkınma için soru sorulur. Bunu bile bilmiyorlar. Eğer üniversitelerde farklı düşünen insanları cezalandırırsanız, büyümeyi sağlayamazsınız. Devlet kinle öfkeyle yönetilmez. Birisi sizi eleştirdi, diye 'düşman' diyemezsiniz" dedi.
'GÜÇLÜ SOSYAL YAPI İNŞA ETMEK ZORUNDAYIZ'
"Parlamento işlevini yitiren bir kuruma dönüştü" diyen
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Vatandaş şimdi kaç bakan adı sayabilir? 1 veya 2. Bakanlar
Meclis'e gelmiyor. Soru önergesi veremiyoruz. Neden? Çünkü her şey
saraydan yapılıyor, rejim değişti. Güçlü bir sosyal yapı inşa etmek
zorundayız. Kimsenin aç ve açıkta kalmadığı bir Türkiye inşa etmek
zorundayız. Belediye başkanlarımıza söyledik; 'Bir tek çocuk yatağa
aç girmeyecek eğer açsa o gece uyuyamazsın' dedik. Sosyal devlet
kavramının için boşalttılar, inançlarımızın içini boşalttılar.
Fakirleri diziyorsunuz sıraya, 'Fakirlere yardım ediyorum'
diyorsunuz. Hani sağ elin verdiğini sol el
bilmeyecekti? İşsizliği bitirmek lazım. Bütün kötülüklerin
anası işsizliktir. Sürdürülebilirlik önemli. Osmanlı, Sanayi
Devrimi'ni kaçırdığı için battı. Mustafa Kemal Atatürk, Sanayi
Devrimi'ni yakalamaya çalıştı. Sizin Sümerbank'ın, Etibank'ın
arazileri vardı. Büyükşehir Belediye Başkanı'mız orayı yeşil alan
yaptı, kreş yaptı. Orayı beton ormanına döndürmek mümkündü ama
hayır, tabiatın parçasıyız. Şimdi bilgi çağını kaçırırsak çok daha
ağır faturalar öderiz."
Pandemide yaptıkları desteği anlatan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ise bu süreçte kendilerini yalnız bırakmayan STK'lara ve kanaat önderlerine teşekkür ederek, "Oda başkanlarımıza, STK'larımıza teşekkürler; bu süreçte birlikte çalıştık, ihtiyaç sahibi kişileri tespit ettik. Elimizden gelen her türlü desteği sağladık. Pandemi sürecinde esnafımız zor günler geçirdi. Kiracılarımızı zor durumda bırakmadık. Çiftçimiz de aynı şekilde. Çiftçimizin tarlasında kalan üreticilerin ürünlerini satın aldık ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık. Kanaat önderleri hep yanımızdaydı" diye konuştu.