Erdoğan'dan çarpıcı 'kaymakam' açıklaması
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İkinci Mülki Amirler Toplantısı'nda kaymakamların görev tanımı ve sorumlulukları üzerine kritik açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kaymakamlarla ilgili kritik
açıklamalar yaotı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde İkinci
Mülki Amirler Toplantısı'nda kaymakamlara hitaben "Kaymakam 24
saat çalışan, teyakkuz içinde olan kişidir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda
kaymakamlara seslendi. Erdoğan ABD ve BM’nin Türkiye’ye yaptıkları
“Suriye’ye yönelik top atışlarına son ver” çağrısına “Kusura
bakmayın bizim böyle bir düşüncemiz yok…” diye yanıt
verdi.
İşte Erdoğan'ın o açıklamaları:
"Devlet denen mekanizma canlı bir sistemdir. Bu sistemi yaşatan da
insandır. Sizler kaymakamlar olarak vatandaşlarımızla etkin ilişki
içinde bulunan kamu görevlilerisiniz. Çoğu defa sizlerin kişisel
becerisi, çalışkanlığı temsil ettiğiniz görevin üzerinde etkiye
sahiptir.Kaymakamlık sabah 9 akşam 18 arası yapılacak, sonra eve
gidip yatılacak bir iş değildir. Kaymakam 24 saat çalışan, teyakkuz
içinde olan kişidir.
"ÇÖZÜM KAPISINI ZORLAMALISINIZ"
Sizler mazeret kapı yerine, çözüm kapısını zorlamalısınız. Önünüze
çıkan zorluklar karşısında asla eliniz kolunuz bağlı
olmayacaksınız. Ya yol bulacaksınız, ya da yol yapacaksınız.
İlçelerimizde mazeret değil, eser üreten kaymakamlar görmek
istiyorum. Devleti temsil gibi şerefli bir sorumluluk
üstlendiyseniz bunun hakkını vermelisiniz. Kaymakamlarımızın
başarıları da başarısızlıkları da Türkiye geneline kadar büyüyor,
konuşuluyor. Gezilerimiz sırasında, misafirlerimiz aracılığıyla
sürekli bilgi akışı oluyor. Başarılı olanları takdit etmek, aynı
çabayı göstermeyenleri de tespit etmek zorundayız.
SURİYE VE RUSYA KRİZİ
Suriye kaynaklı krizin daha da genişlediğini, Rusya ile iyice
çıkmaza girdiğini görüyoruz. Sayıları 3 milyonu bulan sığınmacıya
yıllardır evsahipliği yapan Türkiye bu imkanı yüzünün akıyla
veriyor. Komşuluk vazifesini, insani vazifesini yerine getirmeyi
sürdürüyor. Tarihimizin bizim mirası olan, bizi biz yapan değerleri
yaşattığımızı son 5 yılda dünyaya gösterdi. Türkiye küresel
vicdanın sesi olmuştur. Türkiye tüm algı operasyonlarına rağmen
Suriyeli kardeşlerine din, dil, etnik köken ayrımı yapmadan sahip
çıkarak insanlık dersi vermiştir.
"İKİYÜZLÜLÜK"
Biz bu süreçte birçok ikiyüzlülüğe de şahit olduk. Şu ana kadar
yapmış olduğumuz ödeme 10 milyar dolara yaklaşmıştır. Sadece milli
bütçeden yapılanı söylüyorum. Terör örgütlerinin desteklendiği
dönemi yaşadık. Batı hala sessiz. Yapılan toplantılar var. Bu
toplantılar bir neticeye çıkmıyor. Rusya şu anda 500 bine yakın
insanın ölümüne neden olan katil, zalim Esed'in yanında yer alarak
kendi kimliğini ortaya koymuştur. Bir savaş suçu işlemekle karşı
karşıyadır. BM, "Eğer tespit edilirse bu bir savaş suçudur" diyor.
Daha ne duruyorsunuz, işte hasteneler bombalanıyor. Küvezlerdeki
bebekleri görmediniz mi?
"YPG VE PYD'NİN KURUCUSU..."
YPG'ye, PYD'ye terör örgütü diyemeyen Amerika'yı da anlamakta
zorlanıyorum. Terör örgütü PKK'nın tüm kayıtlarında YPG, PYD'nin
kurucusu kim olduğu bellidir. Biz ABD ile NATO'da beraber değil
miyiz? Sizin dostunuz biz miyiz, YPG, PYD mi? Dostum PYD'ye, YPG'ye
silah yardımı yapıyorum de. Bilelim ki bu konuları sizle konuşmak
zorunda kalmayalım. Dost, dostluğunun gereğini yapmalı. Biz dost
bildiğimize gereğini yaparız, ama bizi dost olarak görmeyenler bunu
açıkça ifade etsin.
"GÜNEY SINIRINDA YENİ BİR KANDİL'İN OLUŞMASINA İZİN
VERMYECEĞİZ"
Buradan açık ve net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Güney
sınırında yeni bir Kandil'in oluşmasına izin vermeyeceğiz.
Türkiye'ye rağmen yeni fiili durumlar ortaya çıkarılmasına sesssiz
kalmayacağız. Terör yapılarına karşı gerekli adımları atacağız. Bu
konuda baskı yapılacaklar rejim ve deskeleyicileridir.
Bugün bölgede devlet terörü uygulayan rejime en büyük desteği veren Rusya'dır. Uluslararası toplumun Rusya ve rejim saldırılarına sesini yükseltemesi şarttır. Ülkemizin ve milletimizin yarın altından kalkamayacak yüklerin altına girmemesi için bugünden çalışmalıyız. Biliyoruz ki bizim için bekaa meselesi onlar için sadece bir taktiktir. Biz bekaamızdan vazgeçemeyiz. Ama onlar tercihlerini değiştirebilirler. Türkiye'nin sabrının sınırlarını denemek gibi bir niyetleri varsa, sabrın sonuna geldiğimizi de bilmeleri gerekir.
Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge kurulmasını teklif ediyor. Bugün yavaş yavaş bu teklifimize sıcak yaklaşan ülkeler olduğunu biliyoruz. Azez başta olmak üzere bugün PYD saldırısı altındaki yerlerde birçok insani yardım merkezi bulunuyor. Yüzbinlerce insan bu mıntıkada hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Halep'le ülkemizin bağlantısını yine aynı hat üzerinden sağlanıyor. Güney sınırlarımız boyunca bir hat oluşturma çabaları milyonlarca insanın hayatını tehdit eden sonuçlara yol açacaktır. PYD, Araplar ve Türkmenlerle birlikte Suriye Kürtlerine de zulmediyor. Bugün ülkemizdeki kamplar ve şehirlerde yüzbinlerce Suriyeli Kürt kardeşimiz hayatını sürdürme çabası veriyor.
"PKK'NIN PROJESİ..."
PKK'nın ülkemizde uygulamak istediği projesi, PYD Suriye'de
uygulamaya çalışıyor. Bu örgüte alan açmak amacıyla desteklenen son
gelişmelerin ucu eninde sonunda Batı ülkelerine ulaşacaktır. Biz bu
olayların akabinde ülkelerimize sığınacaklara kapılarımızı açarız.
Ancak geleceğini diğer ülkelerde arayacaklara da engel olmayız.
Batı ülkelerinin ne kadar hoyrat, ne kadar insafsız ne kadar
vicdansız davranırlarsa davransınlar bu akını durduracak güçleri
yoktur. Bunun için Suriye'deki durumu durdurmak için konsensus
sağlanmalıdır. Rusya gibi ülkeler bu ülkeleri sabote ettiler. Artık
denizin bittiği yere gelinmiştir. Ya çözüm yoluna girecek ya da kar
topu gibi büyüyen daha büyük sorunların kapısı açılacaktır.
"DİĞER ÜLKELERİN DE MACERAYA ATILMASINI
İSTEMİYORUZ"
Biz Suriye halkının barışa, huzura, güvenliğe kavuşmasını
istiyoruz. Bu yöndeki tüm çözümlere destek vermeye hazırız. Diğer
senaryoların başarıya ulaşma şansı olmadığı iyi bilinmelidir. Biz
bu hassasiyetle yaklaşıyoruz, diğer ülkeleri de konumlarını
değerlendirmeye çalışıyoruz. Biz macera peşinde değiliz, diğer
ülkelerin de maceraya atılmasını istemiyoruz.
Önümüzde yeni bir anayasa ve başkanlık sistemi tartışması var. Türkiye'nin halkın katılımıyla kendi anayasasını yazabilecek dirayete sahip olduğuna inanıyorum. "Darbeyle yapılan o anayasadaki veya yasaların tümünün değiştirilmesi, anca bunlar değişecek ki anayasa çalışmalarına başlayalım." Bunlar 2500'e yakın madde. Bunlar en az 3-4 yıl sürer, sonra anayasaya başlanacakmış. Bu işi tıkamaktan başka bir şey değil. Böyle bir yaklaşım tarzı olur mu? Ben başbakanlığım zamanın da bunları aynı şekilde gördüm.
"BUNLARIN İŞ YAPMAK GİBİ DERTLERİ YOK"
Bunların iş yapmak gibi dertleri yok. Bu ülkeyi kilitlemektir. Aklı
selim sahibi olan diğer parlamento üyeleri bu işe kararlı bir
şekilde yürürse, masadan çekilenlere "hayırlı olsun" demekten başka
çare yok. Masada kalanlar bu işi kararlı bir şekilde sürdürmeliler.
Yazık oldu. Türkiye yeni anayasasına kavuşacaktır.
Şayet partilerin uzlaşmasıyla yapılamıyorsa, akını önde tutanlarla bu yola devam edilir. Ey parlamentodaki saygın üyeler, gelin bir karar alın, "Biz millete gideceği" diyin. Bakın bakalım millet ne diyor. Millet evet diyorsa, siz Atatürkçü değil miydiniz, Atatürkçü olduğunuza göre egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet karar versin, milletin verdiği karar uyalım. Çünkü burası iş tıkama yeridir. Yeni anayasa konusu partilerin meselesi olmaktan çıkmış, milletin meselesi haline dönmüştür. Kim tıkaç olmuşsa bunun hesabını verir.
Başkanlık sistemi de inşallah bu şekilde hayata geçecektir. Benim milletim başkanlık sistemini istemezse onu da öper başımızın üzerine koyarız. Türkiye'nin bu değişime ihtiyacı olduğuna inanıyorum."