Bilim Kurulu Üyesi Kara: Aşının dozunu azaltmak mümkün değil
SAĞLIK Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, bazı ülkelerde gündeme gelen koronavirüs aşının dozunu azaltma uygulamasına ilişkin, "mRNA aşısının çok yüksek antikor oluşturduğu biliniyor; ama bunun dozunun yarısını verdiğimizde ya da azalttığınızda da aynı cevabı verecek mi onu bilmiyoruz. Dozu azaltmak mümkün değil" dedi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları öğretim üyesi, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, İngiltere, Almanya ve ABD'de daha çok kişinin aşılanabilmesi için gündeme gelen koronavirüs aşının dozunu azaltma uygulamasını DHA'ya değerlendirdi. Prof. Dr. Kara, mRNA aşısının çok yüksek antikor oluşturduğunun bilindiğini belirterek, "Ama bu onun dozunun yarısını verdiğimizde ya da azalttığınızda da aynı cevabı verecek mi onu bilmiyoruz. Bunun basit cevabı; asla böyle bir şey yapılmaz, olmaz. Ne zaman yapılabilir, onun yarım dozdaki formülasyonu çalışılır, yarı doz uygulandığında kişilerin ona yakın ya da aynı cevabı verdiği gösterilir o zaman o kabul edilebilir. Onun dışında dozu azaltmak mümkün değil" dedi.
'AŞILARDA 'BELKİLERİN' HİÇ KULLANILMAMASI
GEREKİYOR'
Prof. Dr. Kara, aslında aşı ile yapılmak istenenin vücuda
mikroorganizmayı tanıtmak ve öğretmek olduğunu belirterek, "mRNA
aşısına bu mikroorganizmanın sadece çıkıntısının bilgisini
veriyoruz. Bizim vücut hücrelerimiz o çıkıntıyı oluşturuyor ve
vücut da o çıkıntıyı tanıyarak ona cevap veriyor. Bu miktar ile
çalışıldı, bu miktarda verildiğinde oluşan o çıkıntıyı vücudun
tanıyarak ona cevap verdiğini biliyoruz. O nedenle de eğer miktarı
azalttığımızda belki vücut hiç cevap vermeyecek veya belki
vücudumuzdaki hücreler o çıkıntıdan üretmeyecek, belki de yeterli
miktarda üretecek; ama bunların hepsi belki. Aşılarda 'belki'lerin
hiç kullanılmaması gerekiyor" diye konuştu.
'28 GÜNÜN KAZANCI DAHA FAZLA ANTİKOR'
Prof. Dr. Kara, Sinovac firmasınca üretilen Covid-19 aşısının
birinci ve ikinci doz uygulamalarının 14 gün yerine 28 gün arayla
yapılacak olmasını da değerlendirdi. Prof. Dr. Kara, aşıyı
uygulayarak vücudun mikroorganizmayı tanımasını ve öğrenmesini
istediklerini belirterek, "Kullandığımız inaktif aşı ölü bir aşı,
hareket etmiyor, kımıldamıyor. İlk dozu verdiğimizde vücudun buna
çok ciddi ve yüksel cevap vermesini biz genelde beklemeyiz birinci
dozda; çünkü vücudun aldığı şey hareket etmeyen, kımıldamayan bir
mikroorganizma. Vücut bunu ancak bir kere belki iki kere daha
gördükten sonra tam olarak onun tehdit olduğunu algılayıp cevap
verecek. O nedenle de inaktif aşılarda bizim mutlaka tekrarlayan
dozlara ihtiyacımız var. Burada önemli olan şu; ben bunu ne
aralıkta vermeliyim? Ben vücuda bir kere bunu gösterdim vücut bunu
gördü, ciddiye aldı ya da almadı, ikinci defa ne zaman
gösterirsem bunu vücut tam tehdit olarak algılar? Biz, 'daha
yüksek antikor elde edelim, koruyuculuğu daha yüksek tutalım'
diyerek aradaki sürenin 14 gün yerine 28 gün olabileceğini
kararlaştırdık. Bunun bize kazancı daha fazla antikor, bir miktar
daha fazla korunma ve büyük olasılıkla biraz daha uzun süre
korunma" dedi.
'28 GÜNDE BÜYÜKLERİMİZ DAHA AVANTAJLI'
Prof. Dr. Kara, inaktif aşıda yüksek antikorun birinci doz ile elde
edilmediğini bildiklerini kaydederek, "Biz aslında inaktif aşıda
ikinci dozu yaparak korunmayı tam sağlayacağız. Bunu da sağlamak
için mümkün olduğu kadar daha çok antikorlu olsun diye aradaki
süreyi biraz açıyoruz. Bir de işin büyüklerimiz kısmı var, savunma
sistemini öğretmeye çalıştığımızda büyüklerimizin cevabının az
olmasını bekliyoruz. Onlarda olasılık olarak elde edebileceğimiz en
iyi cevabı elde etmeye çalışmamız gerekir. Öyle olunca, özellikle
büyüklerimizde 28 gün biraz daha avantajlı olacak. İnaktif aşılarda
aradaki süreyi açabilirseniz bir miktar o size avantaj sağlıyor. '4
hafta değil de 8 hafta yapsak daha iyi olabilir mi' diye
sorabilirsiniz, büyük olasılıkla daha iyi olabilir; ama 8 hafta
yaptığımızda aradaki o 2 aylık periyot içinde hastalığı alma
ihtimalimiz daha fazla" ifadesini kullandı.