Astım belirtileri kişiye göre değişebilir! İşte sebebi
Nefes darlığı, soluk alıp verirken ıslık sesi çıkması, özellikle sabaha karşı artan öksürük, göğüste sıkışma ve batma hissi gibi belirtilerle ortaya çıkan astım, Türkiye’de her 12 yetişkin ve 8 çocuktan birinde görülüyor.
Yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltan hastalık, uygun tedavi ve yakın takip sayesinde kontrol altında tutulabiliyor.
Medicana International Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümünden Uzm. Dr. Özgür İnce, astım ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Dr. İnce, “Astım, hava yollarının ataklar (krizler) halinde gelen tıkanmaları ile kendini gösteren bir hastalıktır. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Astımda hava yollarında mikrobik olmayan bir iltihap vardır. Bu nedenle hava yolu duvarı şiş ve ödemlidir. Bu durum akciğerlerin uyaranlara aşırı duyarlı olmasına neden olur. Toz, duman koku gibi uyaranlar ile hemen öksürük, nefes darlığı ve göğüste baskı hissi gibi yakınmalar ortaya çıkar. Krizde hava yollarını saran kaslar (adeleler) kasılır, ödem ve şişlik artar, ilerleyen iltihapla birlikte hava yolu duvarı kalınlaşır. Hava yollarındaki salgı bezlerinden kıvamlı bir müküs (ifrazat-balgam) salınır. Tüm bunlar hava yollarını önemli ölçüde daraltır ve havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Bu durum kendini artan öksürük, nefes darlığı, hırıltı, hışıltı ile kendini gösterir. Astım her yaştan bireyi etkileyebilen ve kontrol altına alınamadığında günlük aktiviteleri ciddi olarak sınırlayabilen kronik (müzmin) bir hastalıktır” dedi.
Hastalıkta doğru teşhisin önemli olduğunu belirten Uzm. Dr.
Özgür İnce, “Solunum fonksiyon testleri, görüntülemeler önemlidir.
Yeterli bir tedaviyle astım hastalığı kontrol altına alınabilir,
tedavi hastalığın o anki şiddetine ve şartlara göre değişir. Tedavi
edilmediği sürece, ölüme kadar gidebilen ciddi solunum
problemlerine ve diğer sistemik hastalıkların tetiklenmesine neden
olabilir. Sonuç olarak astım kronik, sebep olan etkenlerle
tetiklenebilen dolayısıyla önlenebilen ve tedavi edilebilen bir
hastalıktır. Ancak erken teşhis çok önemlidir. Çocukluk yaş
grubunda da sık görüldüğünden, çocuklarda sık enfeksiyon geçirme
veya büyüme-gelişme geriliği veya çabuk yorulma gibi durumlarda
mutlaka hekim tarafından kontrol edilmelidir. Geç teşhis alan ve
ileri yaşta ortaya çıkıp tedavisi geciken astım, çeşitli kalp ve
damar hastalıklarına sebep olabilir. Erişkinde sebepsiz öksürük,
toz -koku hassasiyeti durumunda astım açısından değerlendirme
yapılmalıdır.”
Astım hastaları ve kent yaşamı
Astım hastaları ve şehir yaşamına değinen Dr. Özgür İnce şöyle
devam etti:
“Kent hayatında sanayileşme ile birlikte çarpık yapılaşma, beton
yığınlarının arasında ağaçtan çiçekten böcekten uzak büyüme ve
yaşama, binlerce yıldır küçük küçük nakış işler gibi gelişmiş olan
immün (bağışıklık) sistemin bir nevi şaşırmasına, dengesinin
bozulmasına neden olmaktadır. Bundan dolayıdır ki, alerji ve
alerjik hastalıklara çağın hastalığı gibi sıfatlar yapıştırılır.
Genelde duyduğumuz ‘eskiden bu kadar yoktu’ ifadesinin altında bu
durum yatar. İlginçtir ki, çiçek, polen akar, küf, maya alerjileri
bu ortamlardan zengin olan kırsaldan çok şehir merkezlerinde
gözlenir. Astım da büyük çapta alerjiyle alakalı hatta direkt immün
sistem ile ilişkili olduğundan, kişinin yaşamakta olduğu ortamla
direkt bağlantılıdır. Şehir hayatında yaşayan hastaların özellikle
hava kirliliğine, çok rüzgarlı havalarda tozlu ortamlara, ani ısı
değişikliklerinin olduğu hava şartlarına dikkat etmeleri gerekir.
Ev akarı, diğer adıyla mite alerjileri, gözle görülmeyecek kadar
küçük canlıların insan cilt döküntüleriyle beslenmeleri, pamuklu,
yünlü sıcak karanlık ve nemli ortamları seçmelerinden dolayı daha
ziyade evlerde yatak odalarında halı kilim ve masa örtüleri, kalın
perdeler, çocuk pelüş oyuncakları gibi alanlarda yerleşip
çoğalırlar. Bu canlıların atıklarının soğumasıyla da akar
alerjileri ortaya çıkar. Alerjik rinit, ciltte kaşıntılı
döküntülerden astım ve kronik sinüzite kadar birçok hastalığa sebep
olabilirler.”
Neden başkalarında değil de belli kişilerde?
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Özgür İnce açıklamasını, “Aslında
potansiyel olarak herkeste alerji olabilir. Alerjik reaksiyon
görülmesinde genetik, çevresel faktörler, yaşanılan ortam,
beslenme, kullanılan ilaçlar hatta stres bile etken olabilir. Son
yıllarda genetik incelemeler artmakta birlikte özellikle beslenme
üzerinde çalışmalar fazladır. Besinlerin bozulmaması için emülgatör
denilen katkı maddeleri kullanılır, tüm market ürünlerinde
neredeyse vardır, baharatlı çerezler, gazlı içecekler, doğası
bozulmuş buğday ve şeker içeren besinler bağırsak florasını bozarak
alerjik reaksiyonlara sebep olabilmektedir. Alerjiden korunmak için
ilk kural alerjen madde biliniyorsa ondan kaçınmaktır. Ev akarı,
neme bağlı küf maya mantarlardan kaçınmak için bir takım ev
temizlik aletleri kullanılabilir” şeklinde tamamladı.