BIST 10.268
DOLAR 32,32
EURO 34,76
ALTIN 2.388,80
MEMUR

Akademisyenlerin 50/D kanun taslağı Meclis'e sunuldu!

Öğretim Elemanları Derneği (ÖGEDER), "2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"ni Meclis'e sundu.

MEMURHABER.COM/NİYAZİ SOLAK-ÖZEL İÇERİK: Öğretim Elemanları Derneği (ÖGEDER), "2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"ni Meclis'e sundu.

GENEL GEREKÇE:

Toplumların gelişiminde her mesleğin katkısı olmakla birlikte, bilim insanın katkısı ayrı bir öneme sahiptir. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren yapılan bilimsel çalışmalar dünyaya yön vermiş ve yaşam tarzından ekonomik faaliyetlere kadar insanoğlunu derinden etkilemiştir. Bununla beraber, toplumların bilime bakış açısı ve devlet yönetiminin bilimsel çalışmalara yönelik politikaları da, bilimin gelişmesine ve yeni disiplinlerin kurulmasında çok önemli bir role sahiptir.

Tarihsel olarak incelendiğinde, Osmanlı döneminde bilim insanlarına verilen değer ve destek açık bir şekilde görülecektir. Bu bağlamda, hem akli hem de nakli bilimlere verilen destek, Osmanlı'nın gelişmesi ve yükselmesinde önemli bir paya sahiptir.

Batı toplumlarının ve bu toplumların ürünü olan medeniyetin dünya üzerinde egemen olmasında en önemli rolü, bilimsel uğraşlar ve bu uğraşlar neticesinde ortaya çıkan teknolojik yenilikler oynamıştır.

Tarihin açtığı bu pencere, bilimsel çalışmalarda, bilim insanlarına verilecek değer ve destek anlamında önemli bir önem teşkil etmelidir. Şüphesiz bu destek ve değerin belirli kıstasları ve göstergeleri vardır. Bunların başında ise bilimsel insanın çalışmalarında kendisini özgür hissetmesi ve zihninin gelecek kaygısıyla meşgul olmamasıdır.

Bilim insanlarına bu ortamı sağlayacak koşullardan biri maddi anlamda refah bir yaşam ise diğeri fikirsel anlamda, düşüncelerinin sonucunda bilimsel çalışmalardan alıkonma tehlikesini yaşamayacak şekilde özgür üniversitelerdir. Bu bağlamda, Günümüz Türkiye'sindeki en önemli sorun, "50/d kadrosu" olarak tabir edilen araştırma görevliliği kadrosudur.

Tüm Dünyada üniversiteler bilimin özgürce muhakeme edildiği ve üretildiği; özgür bireylerin yetiştirildiği en önemli akademik merkezlerden biridir. Türkiye’de ise, YÖK ile tek tipe indirgenen, baskı altına alınan, haksız ve anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı uygulamalara sahne olan üniversiteler, artık bu özgür yapısından uzaklaşmıştır. Bu bağlamda, üniversitelerimizin özerkliğinin sağlanması, akademisyenlerin düşünce özgürlüklerinin güvence altına alınması ve çalışma güvencelerinin sağlanması oldukça önemlidir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 50. maddesinin d fıkrasında “Lisansüstü öğretim yapan öğrenciler, kendilerine tahsis edilebilecek burslardan yararlanabilecekleri gibi, her defasında bir yıl için olmak üzere öğretim yardımcılığı kadrolarından birine de atanabilir” ifadesi üniversitelerde güvencesiz bir şekilde akademisyenlerin istihdam edilmesine neden olmaktadır. Bu maddeye dayanarak çalışanların iş güvencesi olmadığı için uzun soluklu lisansüstü eğitim ve araştırma görevliliğinin bir dizi yoğun görevlerini yerine getirdikten sonra işsiz kalmaktadırlar. 2547 sayılı Kanununun sözünü ettiğimiz

50/d kadrosuyla çalıştırılan araştırma görevlileri, aynı kanunun 33. maddesinin a fıkrasına göre çalıştırılan araştırma görevlilerinden farklı koşullarda çalıştırılmamalarına rağmen ikili ve haksızlığa neden olacak bir uygulama devam ettirilmektedir. Kaldı ki 50/d kadrosunda istihdam edilen araştırma görevlilerine, idari amirleri tarafından, doktora sonrası akademik çalışmaları göz önünde tutulmaksızın, bu eşitlik ilkesine aykırı maddeye dayanarak mobbing uygulanmakta, asli görevlerinin dışında bilimsel niteliği olmayan görevler yaptırılmaktadır. Ayrıca, yasanın 33/a maddesine göre atanan araştırma görevlileri, doktora eğitimlerinden sonra öğretim üyesi kadrosuna atanmasalar da araştırma görevlisi doktor olarak görevlerine devam edebilmektedirler. Ancak, 50/d kadrosunda aynı şartlarda çalışan araştırma görevlileri doktoralarının bittiği gün işsiz kalmaktadırlar. Hatta bazı üniversitelerimizde, 50/d kadrosuna mensup araştırma görevlileri, yüksek lisansları bittikten sonra doktoraya dahi alınmamaktadırlar.
Üniversitelerdeki bu uygulamalar, güvencesiz istihdamın artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle akademisyenler sürekli işlerinden atılma riski ve korkusu ile kurumlarında özgürce ve güven içerisinde bilimsel çalışma yürütemez hale getirilmiştir. Bu hususta, üniversitelerin en önemli işlevsel unsurlarından olan ve geleceğimizin mimarları olacak araştırma görevlilerine yapılan bu ayrımcı anlayışın son bulması çok önemlidir. Sunulan bu kanun teklifi ile eşitsiz ve haksız uygulamanın kaldırılarak, tüm araştırma görevlilerinin eşit haklara sahip olduğu tek tip kadroya tabi tutulmaları amaçlanmıştır.

MADDE GEREKÇELERİ

MADDE 1: Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olan bu maddenin kaldırılarak, bu maddeye tabi çalışan kişilerin aynı kanunun 33/a maddesine kaydırılması ile benzer işi yapan kadrolar arasında faklılıkların giderilmesi amaçlanmıştır.
MADDE 2: Yürürlük maddesidir.
MADDE 3: Yürütme maddesidir.

2547 SAYILI YÜKSEKÖĞRETİM KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 6.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunun 50. Maddesinin d fıkrası kaldırılarak, bu maddeye bağlı olarak çalışan öğretim elemanları, bağlı bulundukları yükseköğretim kurumuna başvurularından itibaren bir dönem içerisinde yine aynı kanunun 33. maddesinin a fıkrasına bağlı olarak çalışmaya devam ederler.

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

TASLAĞI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN! 

Yorumlar 3 Yorum
ÇOK OKUNANLAR